Bir şiir bin âh, sana her mısra günah.
Bana her saniye haramken sen zaman ilâh.
Bin âh ettim, gökyüzünden bir şiir indi.
Dile geldi, aramızdaki geçmişi bildi.
Onu dinlemeyi seçmişim iyi ki.
Sonrasında seni yazdığım her şeyi sildim.
Sildim ama söz de kaldı yazı da.
Buna sebep seni zihnime kazımam.
Dilimde bitsen de kâğıttan uçsan da,
Kalbimi işgalini suç saymam.
Seni bulup kaybetmem an meselesi.
Bu gönül aşk yolunda peşinde sendelesin.
Kaçıncı yüzyıldasın, hangi nesil?
Dilim hâlâ nasıl da sen demesin?
Sana olmayan neşemden bahsedemem.
Aşka geldim, sen de buyur kasvete gel.
Bununla hiç bir karanlık raks edemez.
Etse etse olmayışın bin şiir hasret ede
Gidişine sadece şapka çıkardım.
O günden beridir kaçık aklım.
Seni üzerimden çıkarıp attım.
Gitmekte nasıl bir çıkarın vardı?
Anlat, bana nedenlerini sırala.
Gidenin arkasından ne denmeli mesela?
Sence söylediklerim ne denli sıradan?
Asır oldu bekliyorum, cevabın sır hala.
Cümle cihan güzelleri yüzlerine bend örsün.
Gözlerin balyozu oldu içerimdeki örsün.
Ruhumdaki fırtınalar merihi usandırdı,
Nuh'a haber eyleyin de gelsin de tufan görsün.
Bir devri devirdik, bir nevi delirdik.
Delirmek aklın işi de sana ne denirdi?
Bunca tecrübeyi aşk, gözlerinden edindi.
Yok edildi, oysa en geçerli delildi.
Yokluğun çok yoğun, yok satıyor.
Ruhumun olmayışından kaçmaya fırsatı yok.
Bunu uçak yapıp göklere fırlatıyorum,
Görüp de gelmeyişin sırrına sır katıyor.