"Bizim en büyük sorunumuz birbirimize güvenmememiz galiba. Kimseye güvenmediğimiz için diken üstündeyiz sürekli. Hep kötü bir şeyler olacakmış gibi tetikteyiz. Oysa güvensek birbirimize, her şey daha kolay olacak."
"Biri ölünce susmak lazım. Can bu can. Ama susmadılar. Ölenlere terörist dediler. Artık herkese terörist diyorlar. İnsan için ölene saygı duyarım, hayvan için ölene de, ağaç için ölene de. Can kutsaldır. Öyle öğrendim ben. E insanları öldürüyorlar, hayvanları öldürüyorlar, ağaçları öldürüyorlar. Ağaç için ölenlerin cenazesine katılanları dövüyorlar. Tazyikli su sıkıyorlar. Plastik mermi atıyorlar. Gerçek mermi sıkıyorlar. Sonra biz yönetenler, işte burada çıldırıyorum, tıpkı babam gibi, tıpkı öğretmenim gibi, tıpkı öğretmenimizin önüne çocuğunu atan arkadaşımın annesi gibi, tıpkı çocuğunu döverek ilgilendiğin sanan anne baba gibi, dayak atılana, yaralanana, ölene değil, dayak atana, yaralayana, öldürene sahip çıkıyorlar."
Sağlıkçı ve hasta konulu öyküleri kapsayan kitap oldukça akıcı. Tasarımı da dergiye benzeyen kitabı bir solukta bitirebilir siniz.
Artık olağandışı gelmeyen işçi ölümlerine, hastane koridorlarındaki uzun ve sancılı bekleyişlere, bir serum taktırmak ya da ilacını yazdırmak için dertlere düşen yoksullara, hastaya bağlanmaması gerektiğini acıyla tecrübe eden hemşireye, ettiği hipokrat yeminine bağlı kaldığı için işinden olan doktorlara kadar olan bu hüzün dolu hastane öyküleri sizi rahatsız edebilir. Rahatsız etmelidir.
Keyifli okumalar diyemeyeceğim ama sağlıkla kalın kitap severler..
Annenin, babanın, varsa ağbinin, ablanın isteklerini kendi isteklerin sanıyorsun da çok sonraları haberin oluyor bundan. Ne zaman fark edersin bilmem... Ama insan, bir gün, kendini hiç tanımadığı bir hayatın içinde buluyor.