Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Melike

"Yapayalnız olduğunu fark etmekten korkan o kadar çok insan var ki," diyor Andre Gide, "en sonunda kendilerini bulmaya hiç uğraşmıyorlar."
Reklam
Yiyorum, içiyorum, uyuyorum, gezmeye çıkıyorum. Ama birden keyfim kaçıyor, bir boşluk duyuyorum...
İnsan niçin yaşadığını bilmezse günü gününe yaşamakla kalıyor; günün geçmesini, gecenin gelmesini beklemekten başka zevki olmuyor. Bugün nasıl yaşadım, sorusuna cevap vermeden uykuya dalıyor, ertesi gün gene aynı hayat.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Kaçıp gitmek istediğiniz yerin kaçtığınız yerle aynı olduğunu görmek tam bir aydınlanmaydı. Hapishanenin bir yer değil, bakış açınız olduğunu anlamak. Deneyimlediği, birbirinden apayrı hayatlar içinde, en köklü değişim hissinin ancak kaçıp gitmek istediği hayatta yaşanabileceği, Nora'nın aldığı en garip dersti. Başladığı ve dönüp dolaşıp yine geldiği hayatta. Her şey farklıydı.Farklıydı çünkü artık başkalarının hayallerini gerçekleştirmek için yaşamak zorunda hissetmiyordu kendini. Hayalindeki mükemmel evlat, kız kardeş, partner, eş, anne, çalışan olmaya uğraşmaktansa, doyum verici bir hayatı ancak yalnızca insan olarak, kendi amacının yörüngesinde dönerek, bir tek kendine hesap vererek yaşayabileceğini artık anlamıştı.
Hayatta kalıplar var... Ritimler. Bir hayatta kendimizi köşeye kısılmış hissettiğimizde hüznün, trajedinin, başarısızlığın ya da korkunun, tek bir varoluşun ürünü olduğunu düşünmek çok kolay. Yalnızca yaşamanın değil, belli bir şekilde yaşamanın sonucu olduğunu düşünmek. Demek istediğim, acıya karşı bağışıklık kazanmamızı sağlayacak bir yaşam tarzı olmadığını anlasak, her şey çok daha kolay olurdu. Mutluluğun doğasında acının da olduğunu. Biri olmadan öbürünün de olamayacağını. Tabii ki farklı düzeylerde ve miktarlarda. Ama hiçbir hayatta sonsuza kadar saf bir mutluluk içinde olamayız. Öyle bir hayat olabileceğini düşünmek ancak yaşadığımız hayattaki mutsuzluğumuzu büyütmeye yarar.
Reklam
Yani… demek istediğim… bizi en büyük başarıya götüreceğini sandığımız yol, aslında sandığımız gibi bir yol değildir. Zira zihnimizdeki başarı kavramı çoğu zaman dışarıdan gelecek saçma sapan bir kazanıma hedeflenmiştir: olimpiyatlarda madalya, ideal koca, yüklü maaş. Hayatımızı bu ölçütlere uyabilmek için harcarız. Oysa başarı ölçülebilecek bir şey, hayat kazanılacak bir yarış değildir. Bunların hepsi… fasa fisodur aslında…
Düşünün. Hayata ne olacağı belirlenmiş bir şey olarak nasıl başladığımızı düşünün. Toprağa ekilmiş bir ağaç tohumu gibi. Ardından büyürüz büyürüz ve ilk başta gövdeye dönüşürüz.” Ama sonra bu ağaçtan -yaşamımız olan ağaçtan dallar çıkar. Gövdeden farklı yüksekliklerde ayrılan onca dalı düşünün. Dalların çoğu zaman farklı yönlere doğru giden başka dallara ayrılışını düşünün. Dalların farklı dallara dönüşmesini, o dalların da daha ince dallara ayrılmasını düşünün. Aynı daldan çıkan ince dalların uçlarını, hepsinin nasıl da ayrı yönlere doğru gittiğini düşünün. Yaşam da daha büyük bir ölçekte, aynı şeydir. Günün her anında yeni dallar çıkarır. Bizim bakış açımızdan hepimizin bakış açısından bu bir süreklilik gibi görünür. Her bir dal yalnızca tek bir yolu gitmiştir. Ama her zaman başka ince dallar da vardır
Olmadığınız bir şeyi olmayı hedeflerseniz, başarısızlığa mahkumsunuz. Kendiniz olmayı hedefleyin. Kendiniz gibi bakmayı, davranmayı ve düşünmeyi hedefleyin. Kendinize en sadık versiyonunuz olmayı hedefleyin. Kendiniz olma haline kuçak açın. Kendinizi onaylayın. Sevin. Bunun için çok çalışın. İnsanlar sizi küçümsediğinde ve sizinle alay ettiğinde onlara kulak asmayın. Dedikodu çoğu zaman üstü örtük bir kıskançlıktır. Oyalanmayın .Direnme gücünüzü koruyun. Yüzmeye devam edin.
Yaşamla ölüm arasında bir kütüphane var dedi .Bu kütüphanedeki raflar sonsuza kadar gider .Her kitap yaşamış olabileceğin başka bir hayatı yaşama şansını sunar sana farklı seçimler yapmış olsan şu an nasıl bir hayatın olacağını görürsün .Pişmanlıklarını telafi etme şansın olsaydı bazı konularda farklı davranır mıydın?
Reklam
Daha derinlere inip motivasyonlarınızın kaynağını bulun! Hiç kimsenin bir şeyi sırf başka birisi için yapmadığını göreceksiniz. İnsanın bütün eylemleri kendisine yöneliktir, bütün hizmetleri kendine hizmettir, bütün sevgisi kendini sevmesindendir."
Ya Nietzsche' nin özgürlüğü! Onun yaşadığı gibi yaşamak nasıl bir şey olurdu? Ev yok bark yok, zorunluluk yok, ödemesi gereken maaşlar, yetiştirmesi gereken çocuklar yok, programı yok, toplumda bir yeri, bir rolü yok.
Zaman durdurulamaz: Bu bizim sırtımızdaki en büyük yük. En büyük mücadelemiz de bu yüke rağmen yaşayabilmek."
Adımı unutup Bir kaya gibi sert ve görkemli kalmayı bileyim Elbette umutsuzluğa düşerim bazan Elbette umutluyum her zaman Neden yazılır bir şiir Neden okunur bunca yazı çünkü nasıl alışabilir başkaca insanın karmaşıklığı.
Baylar! Bin dokuz yüz seksen birdeyiz Karşınızda eylülün sesi Ağustos çekildi, eylülün sesi Birazdan konuşacak "Bu dünyada yaşamak can sıkıcı bir şeydir baylar."
474 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.