Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

melike

Reklam
Başka bir hikayeye kaçmak, kendimizin de bir hikaye olduğumuzu hatırlatır; yakalanmamış, sınırlanmamış, kaderi önceden belirlenmemiş, tek bir cinsiyet ya da tutkudan ibaret olmayan. Kendinizi hem kurmaca hem de gerçek olarak okumayı öğrenmek ise özgürleştiricidir – enerji ile kütle arasındaki farktır. Kütle, sevilen nesnedir –dokunabildiğimiz ve hissedebildiğimiz dünyadır– ama kütle aynı zamanda kendimizde ve diğerlerindeki boş ağırlıktır.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Hikayenin bize öğrettiği şeylerden biri de şudur: Kendini hem kurmaca hem de gerçek olarak oku.
Okumak bir maceradır. Maceralar meçhul hakkındadır. Ben ciddi şekilde okumaya başladığımda hem heyecanlanmış hem de rahatlamıştım. Edebiyat, aşina olmama ve tanımamanın bir karışımıdır. Bu hal bizi her yere götürebilir – zamandan ve uzamdan, yerküreden, asla bizim gibi olamayacak insanların hayatlarından, hiç hissetmediğimiz kederin can damarından, işleyemediğimiz suçlardan geçeriz. Oysa hikayenin tuhaf dünyasının daha derinlerine seyahat ettikçe hissettiğimiz şey, anlaşılmış olmaktır; ki düşünürseniz garip, çünkü okulda öğrenme okuduğumuz şeyi anlamamız temeli üzerine kuruludur. Oysa aslında bizi anlayan hikayedir (ya da şiir). Kitaplar bizi gerisin geri, kendimize okur.
Reklam
Buralarda yapraklar düşmediğinden, nisan artık o kadar da heyecan verici değil. Bir şey döndüğünde çok mutlu olman için onun en başta gitmiş olması gerektiği düşüncesi beni hep sarsmıştır. Peki ya o şey gider ve asla dönmezse? Kalbimin bitmek bilmez bir aralık ayına hapsolduğunu ve nisanın görünürlerde olmadığını söylesem çok mu klişe olur? Tabii ki öyle olur. Kalbini hava durumuyla alakalı bir şeylere benzeten kişi eziğin tekidir.
Şeytanın verdiği cezaların insan hayallerinden çıkarılmış olduğunu düşünüyor. İnsanı insanlığından çıkarmanın nasıl olacağını ancak bir insan bilebilir.
“Sanıyorum, bizler insan biçimi alacak şekilde küçültülmüş dünyalarız.”