"Neden bu kadar sertsin?" - demişti bir zamanlar alelade kömür elmasa; "Oysa biz yakın akraba değil miyiz?" - Neden bu kadar yumuşaksınız? -diye soruyorum ben size, ey kardeşlerim: yoksa - kardeşlerim değil misiniz?
Esasen yalnızlıkla bir problemim yok yani, ben sensizliği pek sevmiyorum.
Reklam
Kalçalarımı avuçlayarak açımı değiştirdi ve içimdeki o hassas noktayı tekrar tekrar okşadı aletiyle. Bıkmadı yorulmadı, aklım bedenimin kontrolünü kaybedip de ben şiddetle gelene dek yavaş yavaş düzdü beni. İçimdeki her şey esrik ürpertilerle titreşir ve ben Gideon’ın altında sarsılırken çığlıklarımın bastırmak için omzunu ısırdım. Bağrının derinliklerinden gelen bir homurtu koyuverdi, ıstırapla zevk karışımı bir şeyler anlatan hırıltılı bir sesti bu.
Geceleri sabahlara kadar okumayayım da ne yapayım? Ben, el ayak çekildikten sonra odamın kapısını sürmeleyip kitaplarımla baş başa kalmak saatini dört gözle beklerim. Çünkü bu, ömrümün bütün hazin sergüzeştini ve yaşadığım anın ağır sıkıntısını unuttuğum tek saattir. O vakit, bu çıplak ve yalçın oda; gerçek dünyadan daha geniş, daha ferahlı bir âlemin munis, sevimli ve her biri sihir ve fûsunla yoğrulmuş mahlûkları ile dolmağa başlar.
"Sanki ben her şeyimi riske atıyormuşum ve sen de hiçbir şeyi riske atmıyormuşsun gibi hissediyorum. Bunun yanı sıra uzaklaşan da sensin, bu adil gelmiyor.”
Sayfa 178 - Pukka Yayınları, TylerKitabı okuyor
Müthiş an;
Ramazanın on yedinci pazartesi günü, Allah'ın Resûlü Hira dağındaki mağarada.. Bir gece evvel rüyalarında muazzam bir şekil, bir heybet, bir sûret, bir edâ, bir ışık, bir renk görmüşlerdir. Bu <<Na-mus-ül - Ekber>> sıfatlı Cebrail'dir. Büyük ve sultan meleklerden bir tanesi.. Pazartesi günü mağarada murakabe ve ibadetin en derin anında, Allah'ın sevgilisine dünya ve madde perdesinde görünüverdi. İnsanoğluna mahsus olmayan ufukların ötesindeki bu manzara karşısında ne hâle gelmiştir? Birdenbire gökler bir perde gibi açılır ve arkasından sonsuzluk âleminin kadrosundan bir şahsiyet, bütün madde tezahürlerini yakıp kül edici, cisim üstü bir cisimlenişle görünüverirse insan ne hâle gelir? Melek o ânâ kadar öteler âlemini tanımayan fakat bütün alemlerin tacı ve efendisi olarak yaratılmış bulunan peygambere hitap etti. - İkrâ (oku).. Âlemlerin Fahri dehşetler ve haşyetler içinde cevap verdi: - Ben okuyucu değilim. Ne okuyayım? Sultan Melek ilerledi. Allah"ın Resûlünü kucakladı, kuvvetle sıktı ve sonra bırakarak tekrar etti. - Oku! Ve kendisinden yine aynı cevabı aldı. Bu hâl üç kere tekrarlandıktan sonra Melek, Allah'tan aldığı ve Resûlüne teslim etmeye geldiği ilk ayeti, başından sonuna kadar okudu. - Oku! Rabbinin ismiyle başlayarak oku! O Rabbinin ismiyle ki, insanı uyuşmuş kandan yarattı. Kalem vasıtasıyle insanlara ilim veren, bilmediği şeyleri öğreten ve yaratmak yalnız kendisine mahsus olan Kerem Sahibi Rabbinin ismiyle oku!
Reklam
Oysa ben şimdiden eyleme geçmek her yolu deneyerek imamimizin bu memlekette iktidara geliş koşullarını hazırlamak gerektiğine inanıyorum.. ben haberciyim, zamanın imanı karşılamaya hazırlansın diye toprağı düzenleyelim ben. Peygamberim benden bahsettiğini inkar mı edeceksin? Senden yani Kumlu Hasan Bin Ali sabbahat'tan öyle mi?
Sayfa 109Kitabı okudu
Her şey ben yaşarken oldu, bunu bilsin insanlar/ ben yaşarken koptu tufan/ ben yaşarken yeni baştan yaratıldı kâinat/ her şeyi gördüm içim rahat/ gök yarıldı, çamura can verildi/ linç edilmem için artık bütün deliller elde" İsmet Özel'in ünlü şiiri "Celladıma Gülümserkende, bütün çağrışımlarıyla kendi biyografimi buluyorum. Dönem dönem celladımı karşımda gören, ona gülümsemeye çalışan ben değil miyim? "Uçtum ama uçuşum/radarlarla izlendi/ gayret ettim ve sövdüm/ bu da geçti polis kayıtlarına"
Ben başkalarını gözetlerken, bir başka göz beni gözetliyor. Beni gözetleyen o öteki gözü gözetleyen başka bir göz daha var. Daha ötelerde, beni gözetleyen öteki gözü gözetleyen başka bir göz daha var. Daha ötelerde, beni gözetleyen o öteki gözü gözetleyen, o öteki gözden daha öte bir göz daha var; birçok göz var. Küçük parçalara bölünmüş benliğimin her hücresi ayrı bir realiteyi yaşıyor. Her hücrenin de ayrı bir vicdanı, bir "iç-gözü var. "Mutlaka kadar zincirleme giden bu korkunç yabancılaşma ve gözaltı duygusu içinde, ancak Allah; en uçta Allah'ın var olduğu inancı, güven verebilir. Allah inancı olmadan, tam bir cehennem yaşantısı olurdu bu.
Abdülhamid Han: "Bundy, Holmes, Manson, hepiniz kendi karanlık dünyalarınızda kaybolmuşunuz. Ted, senin sapkın arzuların için binlerce masum cana kıydın. Charles, sen de toplumu kaosa sürükleyen bir manyaksın. Holmes, sen en azından suçluları yakalamak için zekanı kullanıyorsun, ama sen de karanlık sırlarla dolusun." Ted Bundy: "Abdülhamid, senin baskıcı yönetimin altında insanlar eziliyor. Benim yaptıklarım, sadece doğanın kanunlarına uygun olanın bir yansıması." Sherlock Holmes: "Bundy, senin eylemlerinin doğaya uygun olduğunu iddia etmek saçmalık. Manson'ın zihni de senin gibi bulanık. Gerçek adalet, sağduyu ve mantıkla bulunur." Charles Manson: "Adalet mi? Ah, Holmes, sen sadece gözle görülenin yüzeyine bakarsın. Gerçek adalet, insanın iç dünyasını keşfetmekle mümkündür. Ben, sadece toplumun gizli yüzünü açığa çıkarıyorum." Abdülhamid Han: "Her biriniz kendi sapkın düşüncelerinizle karanlık bir labirente dalmışsınız. Gerçek adalet ve düzen, yalnızca sağduyu ve hukukun üstünlüğüyle sağlanır. Siz ise, bu düzenin düşmanlarısınız." Burak Yelin
Reklam
GÖLGELERİN İÇİNDEKİ SESSİZLİK
Burnundan soluyan Burcu o anda tek kelime etmeden polislere öfkeli bir yüz ifadeyle bakarken, ‘’Öyleyse artık gidebilir miyiz?’’ diye sordu. Berkant. ‘’Henüz değil.’’ dedi. Tüm ciddiyetiyle! Polis memuru Yavuz! ‘’Öncelikle polis arkadaşlarımızın kontrolünde hastaneye gideceksiniz ve bazı sağlık kontrollerinden geçirileceksiniz. Yarın öğleden sonra açıklanacak test sonuçlarına göre durumunuzu değerlendireceğiz.’’ diye devam etti. ‘‘Benim aklım başımda ve ben gayet sağlıklıyım. Dilediğiniz testi yaptırın umurumda değil.’’ dedi. Öfkeli sessiyle! Burcu. ‘’Burcu hanım, ben de öyle umuyorum. Bu arada test sonuçları açıklana kadar şehirden ayrılmak yok. Bu bir rica de-ğil, bilmem anlatabildim mi?’’ diye yanıtladı. Polis memuru. ‘’Evet memur bey, bu gayet açıklayıcı oldu.’’ dedi. Öfkeli tavrıyla! Berkant. Parıltılı, yaldızlı resmi üniformaları içindeki iki polis memuruyla birlikte hastanenin yolunu tuttular. Tam hastanenin kapısının içeresinden gireceklerdi ki o sırada Burcu, sağ tarafındaki polis memuruna dönerek şöyle dedi: ‘’Memur bey! Keşke yaldızlı resmi kıyafetlerle gelmeseydiniz. Bakın insanlar nasıl da bize bakıyor. Sanki suçluymuş gibi! Bütün gözler bizim üzerimizde!’’
Sarsıcı sorgu
Canım sıkılırsa ben de düşünür, filazof, psikoloji ve psikanalizin kurucularina diyalog yazarım. 😂 Descartes: "Düşünüyorum, öyleyse varım. Ancak bu varlık, sadece bilinç düzeyinde mi yoksa daha derinlerde bir anlam taşıyor mu, Jung?" Jung: "Varlık, kişinin içindeki karanlık derinliklerde gizli olan kolektif bilinçaltının bir
344 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
- Farkındalığın Kadar Özgürsün-
Üniversite öğrencisi Timur yaşam tarzı,eğitimi ve sosyoekonomik şartları kendisinden daha ileri düzeyde olan Nesrin'e evlilik teklifinde bulunur fakat ret cevabı alması sonucu yaşadığı ezilmişlik içgüdüsü;duygu ve düşünce dünyasında tam olarak kendine ait bir profil oluşturamamış olması onu içten içe buruklaştırır.Tesadüfen yolda karşılaştığı
Gerçek Özgürlük
Gerçek ÖzgürlükDoğan Cüceloğlu · Kronik Kitap · 20214,359 okunma
Geçiyor bir şekilde geçmesine zaman Her saniyesini iliklerine kadar hissetmek değil midir zamanın önemli olan? Geçmiyor gibi gelse de insana Geriye dönüp baktığında halbuki Sudan bile hızlı akıp geçmiş zaman denilen kavram Daha dün biz değil miydik ışıklı ayakkabımız olduğu için mutlu olan Küçükken küçük şeylerle mutlu olan bizler Büyüdükçe neden mutlu olamaz olduk bunlarla? Nedeni belki aç gözlülüktür belki de doğup büyüdüğümüz coğrafya Maddiyata önem verilen bir dönemde Maneviyatın unutulması doğal değil mi Hanzala? Birisi kalkıp mantıklı cevap verebilir mi bana? Cevabı olmayan çok soru var bu hayatta İnsanlar neden kötülük yapar, birbirine yalan söyler en basitinden mesela? Amaca ulaşmak için her yol mübahtır diye uydurmuşlar bir zırva Sözde herkesin derdi başka Herkesin derdi başka olsa da İnsanların ortak noktası olmuş para Sevgi konusuna hiç değinmiyorum bile Sevmeyi bile beceremiyoruz çünkü gerçek sevgiyi atmışız geri plana İş işten geçince anlayacağız yapmışız ne kadar büyük bir hata Hatalar konusunda toplum olarak çıkmadık mı nirvanaya? Diğer insanlar ne düşünür neye inanır bilmiyorum Ben hayat denilen varlığın, hayat denilen olgunun böyle bir şey olmadığına inanıyorum. M.L
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.