Hintli-İngiliz yazar Salman Rushdie, 1995 yılında büyülü gerçekçilik ile yayımladığı bu beş yüz kırk yedi sayfalık romanında, anlatıcı ve ana karakter Moor (Moraes) Zagoiby’nin ağzından bir ailenin soy ağacını tüm çıplaklığı ile okurun önüne seriyor.
Hikâye, köklü bir ailenin gözden düşüp itibarını yitirmiş melez çocuğu Moor’un anneannesinin ailesinden başlar, yani 1900’lerden 1995 yılına kadar uzanır. Bu süreçte okuyucu, aile üyelerinin bireysel ilişkilerine ve birbirleriyle olan etkileşimlerine tanık olmanın yanı sıra Hint toplumunun ve kültürünün arka planını da keşfeder.
Salman Rushdie’nin yarattığı ve büyülü gerçekçilikle şekillenen karakterlerden biri olan Moor Zagoiby, herkesten farklıdır. Bir eli doğuştan yumru şeklinde olan Moor çok çabuk büyüyen ve olduğu yaşa göre daha yaşlı görünen biridir. Örneğin, 35 yaşına geldiğinde 70 göstermesi gibi.
Kitabı okurken, baharatların (örneğin köri, acı biber vb.) kokusunun etrafınızı sardığını hissedersiniz, bu da Rushdie’nin betimlemelerinin ne kadar etkileyici olduğunu göstermektedir.
Kitabın sayfası Moor’un yaşı gibiydi :) Yani kitap beş yüz kırk yedi sayfa ama etkisi ve hissi sanki bin sayfa okumuşum gibi hissettirdi. Kesinlikle yavaş okunması gereken bir roman.
Olabildiğince basit bir şekilde yorumlamaya çalıştım ama inanın göründüğünden daha katmanlı,derinlikli ve zengin bir eser. Bu kitap ile bir kez daha Rushdie’nin aklına, kurmacısına saygı duydum. Onun edebi yeteneği ve düşünsel derinliği, edebiyatın gerçek gücünü bir kez daha hatırlattı bana.