Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Günaydın. Hayallerimizden vazgeçmek öyle kolay değil. Şartlar tüm mümkünleri söküp atsa bile...
Amor Towles
Amor Towles
şöyle diyor: "Hayat insana hayallerinin peşinden gitmeyi imkânsız kıldığında, insan gizlice de olsa hayallerinin peşinde dolanır." Bunca kötülüğün olduğu dünyada, imkânsız hayallerin peşinde dolansak ne çıkar sevgili okur? Kime ne! Var
"GEÇMİŞİN YÜKLERİNDEN KURTULMAK"
Geçmişte belki çok acı şeyler yaşadın, alman gereken sevgiyi alamadın, kötü muameleye maruz kaldın, belki de ihmal edildin. Sevilmedin, değer görmedin. Yaşadığımız olumsuz olaylardan dolayı hepimiz biraz yaralıyız. Bazılarımız zaman içinde bu yaralarını tedavi ederken bazılarımızın yaraları ise hâlâ kanamaya ve acımaya devam etmekte. Peki,
Reklam
Günaydın...
Galiba sizinle tüm gerçekleri oturup konuşmanın zamanı geldi.. Paylaşımlarıma dikkat ediyor musunuz? Bir kısım paylaşımlarım, akıl potansiyelinin dahi çaresiz kaldığı, kendi gönl-i idrak ve tahayyüllerimle yazılmış, sonsuzluğa kucak açmış, okuyanı o, mistik ve egzotik huzurun avuçlarının içine gark eden, boyut ötesi bilgiler... Diğer kısım
.... Sen çok güçlü bir kadınsın “Sen çok güçlü bir kadınsın, böyle ne istediğini, nasıl davranması gerektiğini bilen kadınlar benim çok hoşuma gidiyor, kimseye bağlı değilsin.” Bu sözleri, otobüs durağında benimle birlikte bekleyen çiftin konuşmasına kulak misafiri olduğumda duydum. Meselemiz bu türden modern kadın tarifleri. Kimseye ihtiyacı
Buruk Bir Mayıs Anısı
Omzumda çantam, elimde palto, hava güzel, arkadaşlarla gezintiye çıkmışım. "Çay içelim mi?" diyor içimizden biri. Gözümün önüne iki hafta öncesi geliyor. Onunla güzel sakin bir mekânda karşılıklı oturuyoruz. Ben ona bakıyorum o önünde duran çay bardağına. Bir yandan çayını yudumluyor bir yandan bardağın kenarıyla oynuyor. Sanki bütün
ARKANDA KALAN GECE
Olamadık işte biz, Olamadık sakin sahillerde, Kalabalıklarda esrarengiz. Bir sır bile hele ki, Dedikodu olsa yine iyi. Aynı sokaklardan geçecekken, Şeytan'ın aklına gelmeyecek bahaneler...
Reklam
Hisler
Hayatımda bu kadar bunaldığımı, nefesimin kesildiğini hissettiğim ilk an değil. Maalesef ki bu hissi çok yakından tanıyorum. Ama aşina olmak hiçbir duyguyu daha kolay ya da çekilebilir kılmıyor. Boğazımın ortasında kocaman bir yumru var ve ben bunu nasıl iyileştireceğimi bilmiyorum. Her zaman bir şeyler için geç kaldığımı hissettim içten içe ve
Tanrım Biraz Konuşabilir miyiz?
Çünkü artık birbirimize inancımız kalmadı ve bunu itiraf etme zamanı geldi. Ben, insanlığı kurtarmayı bırak, kendimi bile kurtaramadım ve sen de elimi çok erken bıraktın. Bu durum için akılcı bir korelasyon kurarsam sen suçlu çıkarsın, biliyorsun. Fakat duygusal bir iç dökümü yaparsam da ben suçlu çıkarım, biliyorum. Bırakalım kim suçlu durumlarını, biraz şiir içtim duygusalım ve karşında olabildiğince çıplak. İsyan etme yaşını geçtim, kabulleniş yaşındayım. Biliyor musun sana inanmayı bıraktığımı kendime 22 yaşımda itiraf ettim, tekrar inandığımı itiraf edeceğim yaşımı merak ediyorum. Çünkü sana tekrar inanmaya başladığım zaman kendime de inanmış olurum herhalde değil mi? Sonuçta sen yarattın beni. Tanrım kendime tekrar inanmayı çok istiyorum, bunun için ilâhi güçlerin yardımcı olmaz mı? Ya da o güç içimde bir yerlerde saklı ama içimde çoktan kaybolduğu için mi bulamıyorum? Tanrım biliyor musun yarattığın insanları sevmiyorum. İnsanlara güvendin ama olmadı. Tanrım gerçekten sana edilen duaları duyuyor musun yoksa insanlardan bir şey olmayacağını erken fark edip bırakıp gittin mi? Çünkü beni hiç duymadın.. Tanrım galiba kendime inanmam için sana inanmam lazım, ama sana sırf bu yüzden inansam çok bencilce olur mu? Tanrım elimi tutabileceğin yaşı geçtim, biliyorum. Ama senin için sorun olmazsa tekrar elimi tutsan olur mu? -R.B.K, Tanrım biraz konuşabilir miyiz...?
Bu düzen mi farklı, ben mi? Hayatın ve insanların öğrettikleri neden eylemleriyle çelişiyor? Yalan mı söylüyorlar yoksa sadece kendilerini mi kandırıyorlar? Demagoji denilen şey, duygu ve düşünce hırsızlığı değil midir? Koca bir dolandırıcılık değil midir? Terimi süslü taktikler olarak pazarlıyorlar. Uyuşturucunun küçük dozlarıyla yapılan ilaçlar nasıl ki bize şifa verirken, fazlası bizi zehirler ve bağımlılık yaparsa; demagoji de öyle değil midir? Sağlıkta ve benzeri iyiliklerde azı fayda sağlar ama fazlası ruhumuzu çürütür, benliğimizi esir alır. Bu dünyada bana göre iki tür yaşam var: Biri, her şeyi mantığın süzgecinden geçirip genel doğrulara göre şekillenen, akıl ve ahlakla örülen bir yaşam. Diğeri ise, doğru bilgileri kendi çıkarlarımız için eğip bükerek 'doğru yaşam' diye pazarlanan, aldatıcı ve sığ bir varoluş. Peki, biz hangi yolu seçmeliyiz? Mantığın peşinden gidip özgür mü olmalıyız, yoksa kendi kurduğumuz yanılsamalar içinde köle mi kalmalıyız? Gerçekten yaşamak nedir? Kendi doğrularımızla mı yoksa evrensel doğrularla mı yol almalıyız? Sorularla dolu bir dünyada, cevabı kim verecek? Bu düzen mi farklı, yoksa biz mi?
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.