Selamlar Gece Avcısı serisinin yan serisi olan Sonsuz Karanlık kitabının yorumu ile geldim
Bu eser gece avcısı serisinden tanıdığımız bir karakter.Diğer seri kitaplarında çok güçlü bir karakter olan ama artık hayattan hiçbir beklentisi olmayan ,yaşamak için sebep bulamayan,ölümsüzlerin nefes kesici efendisi Mencheres’in hayatını anlatıyor.
Mencheres doğal ölüm gibi gözükmesi için kendini gulyabanilere sunar.Mencheres’in ölümüne ramak kala bir kadın duyduğu sesler neticesinde onu kurtarmak için depo ya dalar.Ancak kadının bilmediği bir durum var ki düşmanı gulyabani,kurtarmak istediği kişi ise Vampirdir.
Mencheres ve Kira o depodan bir şekilde kurtulurlar ama işler artık onlar için daha da zorlaşır.Kiranın bağişıklı olduğu için hafızasıda silinmez.Mencheres de kendi halkını riske atmamak için Kira’yı tutsağı yapar.Tutsak olarak başlayan ilişki bambaşka boyutlara gider.
Yine heyecan dolu bir maceraydı benim için.Mencheres karakterini diğer kitaplardan bildiğim ve sevdiğimden mi bilemedim kitaba bayıldım.Yalnız Kira karakterini de es geçemeyeceğim muhteşem bir karakterdi.Saçma sapan hiç bir davranışı yok ve çok güçlü bir karakterdi.
Kısacası bu seriyi okuyun,okutturun
içimizdeki şeytan kitabı
Bu hikayenin magduru aslında bakarsanız ömer nedenide bedri geldikten sonra macide bedriye olan duyguları tekrar yüzeye çıktı ve ömerden istedigi ilişkiyi bulamayan ve gitmek için bahane arayan macide bedrinin gelmesiyle ömere ilgisini kaybetti zaten ömer macide için teyzesinin evinden kaçmak için bir bilet görevi görüyordu
Filibeli Ahmed Hilmi,Râci karakteri üzerinde zihinlerinde ki problemlere çözüm bulamayan gençliğin içine düştüğü buhrana çarenin akıl ve gönül birlikteliği ile bulunabileceğini belirtir.Genclerin dini bilgilerle çağın gerekli diğer ilimlerini öğrendikten sonra felsefe ile tanışmalarını ve tasavvuf terbiyesi almalarını önemser.Raci adlı karakterin Aynalı Dede'nin rahberliginde yaşadığı değişim süreci üzerinde tasavvufi ve felsefi düşüncelerini ortaya koyuyor.
İki kitaptan oluşan A'mak-ı Hayal'in birinci kitabında felsefe ve tasavvufun ortak konuları arasında yer alan varlık konusu incelenir.İkinci kitapta ise arayış içindeki insanın arkadaş çevresinden uzaklaşmasi , farklı düşündüğü için ötekileştirilmesi ve velilik ile delilik arasındaki önce çizgiye deginilir...
Realizmin en keskin örneklerinden
Türk edebiyatının Zola'sı" olarak bilinen yazar, yakalandığı zatürreeden dolayı erken denebilecek yaşta hayatını kaybetti. 1930'da yeni harflerle tefrika edilen ilk ve tek romanı olan Mahalle, aynı zamanda yazarın kaleme aldığı son eseri. Bir imparatorluk çöker, düzen bozulur, savaş yorgunu, düşkün bir halk, fakru zaruret içinde dizlerinin üzerinde doğrulmaya, karanlıklar içerisinde bir yol bulmaya çalışırken o, tüm bu süreci kaleme almıştır. Bu romanında da askerden dönüp evini ve ailesini bıraktığı gibi bulamayan Rüştü'nün gözünden İstanbul'un bir mahallesini, savaşın gölgesindeki halkın yaşantısındaki farklılıkları anlatmakta. Diğer hikâyelerinde olduğu gibi okuyucunun kalbini sızlatmaktan da geri durmaz.
80 syf.
·
Not rated
Petersburglu üç general, yumuşacık koltuklara oturmuş, bir yandan sohbet etmekte, bir yandan da şampanyalarını yudumlamaktadırlar. Dostoyevski'nin deyişiyle: 'güzel ülkemizin değerli çocuklarının' kalkınma hareketlerine giriştikleri yıllardır. Rusya'da çarlığın çözülmeye başladığı, pek çok şeyle birlikte askerî bürokrasi ile
Kitap 3 ayrı hikayeden oluşmakta. İlk hikaye, kitapla aynı ismi taşıyan Bir Delinin Hatıra Defteri. Bir delinin gözüyle dünyayı görebildiğimiz kimi yerde hüzünlendiren kimi yerde güldüren bu hikaye sıradan bir memurun bir kıza aşık oluşu ve kavuşamaması üzerine aklını yitirişini konu alıyor. İkinci hikaye Palto, yine sıradan bir memurun eskiyen paltosu yerine çalışarak, hatta bazı ihtiyaçlarından kısarak yeni bir palto diktirmesi ve paltosunun çalınmasını anlatıyor. Yazar kimileri için değersiz, basit görünen bir şeyin kimileri için ne kadar anlam ifade ettiğini ustalıkla kaleme almış. Üçüncü ve son hikaye de Burun. Benim en beğendiğim hikaye bu oldu. Bir sabah uyanıp burnunu yerinde bulamayan ve onu aramaya koyulan bir adamın hikayesi. Burnun üniformayla sokakta dolaşması ve adamın içine düştüğü durumu hayal etmek okurken çok keyifliydi.
Güldürürken düşündüren, yer yer eleştiriler barındıran, kısa ve güzel bir kitaptı. Tavsiye eder, keyifli okumalar dilerim.
