Dilini bilmediğim bir ülkede gibiyim su gibi son vapur saati gibi. İçimin nasıl yandığını anlatamıyorum sanki kayboldum gözlerim, ellerim kayıp sağım solum yok belki de ölmüşüm üstelik kan kusmuşum sanki koşmuşum kan ter içinde son anda adımımı atmışımda karaya ayağımı bastiğim toprak ayrılmış ana karadan huzurum, soluklandığım evim her şey param parça...
"İçim kan ağlarken gülmeye, şarkı söylemeye, ıslık çalmaya başlıyordum. O kadar ki; kalbim nihayet bu neşenin yalanına inanıyor, suya konan kuru çiçekler gibi titreye titreye canlanmaya başlıyordu..."