-İnandınız mı buna?
-Korkarım ki, evet, inandım. Fakat içimde daima başka bir inanç da taşıdım. Meşum anda yüce bir duygu içine girecek, kurtaracaktı onu!
“Dediler ki sevdiğin ölünce kalbinde kırk mum yanar, her gün biri söner. Kırkıncı gün hepsi söner, biri bekler. O tek mum ebediyen yanar, acını o tek mum tutar. Ben buna inandım her gece üfleyerek otuz dokuz mum söndürdüm. Kırk gün bekledim göğsümdeki sızı hafifler, kalbim tekrar toplanır diye ama hiçbir şey olmadı. Yalanınız batsın dedim. İçimde tek bir mum kalacaktı hani; peki ne, bu yürekteki bin dönümlük orman yangını?”
"İncil de bana, yeryüzünde beni seven tek bir canlı bulunmasa bile, göklerde beni olduğum gibi seven bir Tanrı'nın bulunduğunu, zaten önemli olan tek şeyin de bu olduğunu söylüyordu.
Buna inandım. Bana yardımı oldu."
seven insanın gözleri geçit vermezdi;
seven insanın gözleri vakte pusu kurardı;
bir çiçek koparttım avcumdan
yaklaştım
yaklaştım
çiçek beni ona verdi buna kuşkusuz inandım
ve dedim ki, ve diyebildim ki ona:
-ben ölüyorum sevgilim
sen bir el daha oyna!
Dediler ki sevdiğin ölünce kalbinde kırk mum yanar; her gün biri söner. Kırkıncı gün hepsi söner, biri bekler. O tek mum ebediyen yanar, acını o tek mum tutar. Ben buna inandım. Hayalimde otuz dokuz mum söndürdüm her gece üfleyerek, içimdeki cılız nefeslerle. Göğsümdeki sızı hafifler, kalbim tekrar toplanır, ciğerime derin bir nefes girer diye kırk gün bekledim. Geçtiğimiz kırk gün, bugünü bekledim. Sabah uyandım, kendimi yokladım. Öğlen tekrar baktım. Kırkıncı ikindiyi beklerken kırkikindi yağmurları boşandı gözlerimden. Gecesini bekledim ve de gece yarısını. Hiçbir şey olmadı. Yalanınız batsın dedim. İçimde tek bir mum kalacaktı hani; peki ne, bu yürekteki bin dönümlük orman yangını?
Kahraman Kumandanım; mesuliyetinize iştirak etmemem için hiçbir sebep yoktur. Ecdadımızın kanlarıyla suladığı bu topraklar düşman çizmesiyle çiğnendikten, milyonlarca kardeşimiz düşman pençesinde inledikten sonra Said mesul olsa ne olur, olmasa ne olur? Van'dan hareket ederken başımı bu yola adadım. Sizleri önümde bulunca da zafere mutlak inandım ve elimden geldiği kadar yanınızda bulunuyorum. Eğer bir gün mesuliyet terettüp ederse, ben de en az Selim Sami Bey ve Cihangiroğlu İbrahim Bey kadar sizinle beraber mesul sayılmazsam, ciddi şekilde rencide olurum. Ne yapmamız gerektiği sorunuza gelince, çok açık cevap veriyorum: Plânınızı yapınız, ilerlemeye devam edelim. Bugüne kadar düşmandan temizlediğimiz yerler halkın nezdinde fazla önemli değildir. Fakat Edirne çok önemlidir. İkinci başşehrimiz olmasından ve bilhassa ulu camimiz Selimiye'nin orada bulunmasından milletimizin gözünde fevkalâde değeri vardır. Edirne'yi kurtarabilirsek, mevkilerinden ve yarın ki mesuliyetlerden endişelenen siyasilerimiz, paşalarımız geri veremezler; milletin infialinden korkarlar. Ama şimdi, bunca kardeşimizin şehadetiyle kurtarılan toprakları geri verirler. İnsanoğlu en kolay kendini kandırır; sonra başkalarını kandırmaya başlar. "Bunları geri vermeseydik, İstanbul elimizden gidecekti" derler; buna kendileri inandıkları gibi inanacak çok ahmak da bulurlar. Bunun için vakit kaybetmeden ilerleyelim.
Doğru sorular doğru cevapları getiriyor. (Getirir getirmeli yani.) Kaçamak cevaplar, yalanlar, dolanlar, gizlemeler, saklamalar hepsi dökülüyor bunu iyice anladım ve buna iyice inandım. (Yaptığım buydu.)