Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Burak Hondu

128 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Anayurt Oteli
Anayurt OteliYusuf Atılgan
6.8/10 · 29,9bin okunma
Reklam
Belli görüşleri, fikirleri ve ideolojileri dile getirip temsil etmeyi kendine iş edinmiş her entelektüel, mantıksal olarak bunların toplumda yer edinmesini de ister. Sadece kendisi için ya da saf bilgi, soyut bilim aşkı uğruna yazdığını iddia eden entelektüele inanmak mümkün değildir ve inanmamak gerekir. Yüzyılımızın büyük yazarı Jean Genet’nin dediği gibi, bir toplumda yazdıklarınızı yayımlattığınız anda siyasal hayata girmişsiniz demektir; bu yüzden eğer siyasetten uzak durmak istiyorsanız yazdıklarınızı yayımlatmayın ya da düşüncelerinizi hiçbir platformda açıklamayın.
Sayfa 114Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bağımsız sanatçı ve entelektüel sahiden yaşayan şeylerin basmakalıplaştırılmasına ve sonuç olarak cansızlaştırılmasına karşı direnebilecek ve mücadele edebilecek donanıma sahip, sayıları gittikçe azalan birkaç kişiden biridir. Artık gerçekten yeni düşünceler geliştirmek için modern iletişim araçlarının (yani, modern temsil sistemlerinin) bizi gömdükleri klişe görüş ve düşünce batağının maskesini indirme, sürekli olarak bunların etkisini kırma kapasitesi gerekir. Bu kitle sanatı ve kitle düşüncesi dünyaları giderek daha fazla siyasetin taleplerine maruz kalmaktadır. İşte bu yüzden entelektüel dayanışma ve çabaların odak noktası siyaset olmalıdır. Düşünür siyasi mücadele içinde hakikatin değeri ile bizzat ilişki kurmazsa, yaşanan deneyimlerin bütününü sorumlu bir biçimde ele alamaz.
Tarih yazmak mektup yazmaya benzemiyor, mürekkebi uzun zamanda kurur.
Sayfa 161
Reklam
Anadolu hepimize hınç, şüphe ve güvensizlikle bakıyor. Yüz binlerce çocuğunu memesinden sökerek alıp götürdüğümüz bu anaya, şimdi kendimizi ve pişmanlığımızı getiriyoruz. İstasyonda bir kadın durmuş, gelene geçene: - Benim Ahmet’i gördünüz mü? diyor. Hangi Ahmet’i? Yüz bin Ahmet’in hangisini? Yırtık basmasının altından kolunu çıkararak, trenin gideceği yolun, İstanbul yolunun aksini gösteriyor. - Bu tarafa gitmişti, diyor. O tarafa? Aden’e mi, Medine’ye mi, Kanal’a mı, Sarıkamış’a mı, Bağdat’a mı? Ahmet’ini buz mu, kum mu, su mu, iskorpit yarası mı, tifüs biti mi yedi? Eğer hepsinden kurtulmuşsa, Ahmet’ini görsen, ona da soracaksın: - Ahmet’imi gördün mü? Hayır… Hiçbirimiz Ahmet’ini görmedik. Fakat Ahmet’in, her şeyi gördü. En âlâsından cehennemi gördü.
Sayfa 110Kitabı okudu
…İmparatorlukların sanatı sömürge ve milliyet işlemektir. Osmanlı İmparatorluğu, Trakya’dan Erzurum’a doğru, koca gövdesini yan yatırmış, memelerini sömürge ve milliyetlerin ağzına teslim etmiş, artık sütü kanı ile karışık emilen bir sağmal idi.
Ayrıca en kaba söz, en kaba mektup bile suskunluktan daha iyi niyetli, daha nazikçeymiş gibi geliyor bana. Suskun kalanlarda kalp inceliği ve kibarlık eksiktir daima; susmak bir itirazdır, sözünü yutmak zorunlu olarak karakteri bozar, -mideyi bile mahveder. Susanların hepsinde hazımsızlık vardır.
Sayfa 14
Burak Hondu
@burkyy·2024 okuma hedefini ekledi.
2024 OKUMA HEDEFİ
4/60 kitap - %7 tamamlandı
4 kitap okudu
60 kitap
600 sayfa
0 inceleme
5 alıntı
4 günde 1 kitap okumalı.
Akrabalık dereceleri hakkındaki egemen kavramların tümü, daha aşırısının bulunamayacağı fizyolojik birer saçmalıktır. Kişi en a z kendi ebeveyniyle akrabadır: kendi ebeveyniyle akraba olmak, bayağılığın en mükemmel belirtisidir. En yüksek doğalar, kökenlerini sonsuz geride bırakmışlardır, onun üzerine en uzun süre biriktirmek, tasarruf etmek, yığmak zorunda kalmışlardır.
Sayfa 12
Reklam
Şiddetle başlayan hazlar, şiddetle son bulurlar, Ölümleri olur zaferleri, Öpüşürken yok olan ateşle barut gibi. En tatlı bal bile tadıldıkça bıkkınlık verir, Aynı tat isteği, iştahı köreltir. Onun için, ölçülü sev ki uzun sürsün sevgin, Hedefe hızlı giden, yavaş kadar geç varır.
Tüm göklerin en güzel yıldızlarından ikisi, Yalvarıyorlar onun gözlerine işleri olduğundan: Biz dönünceye dek siz parıldayın, diye. Gözleri gökte olsaydı, yıldızlar da onun yüzünde; Utandırırdı yıldızları yanaklarının parlaklığı, Gün ışığının kandili utandırdığı gibi tıpkı. Öyle parlak bir ışık çağlayanı olurdu ki gözleri gökte, Gece bitti sanarak kuşlar cıvıldaşırdı. Bak, nasıl da dayamış yanağını eline! Ah, eline giydiği eldiven olaydım da Dokunaydım yanağına.
233 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.