Ben, firaktan, zevâlden çok inciniyorum. Halbuki, sevdiğim dünya ve dünyevîyeler, müfarakatla beni bırakıp gidiyorlar. Ben de gideceğimi biliyorum. Bu pek elîm ve canhıraş me'yusiyete karşı, birden saâdet-i ebediye ve hayat-ı bâkiye müjdesini Zât-ı Ahmediye'den (A.S.M.) işitmekle kurtuluyorum ve tam teselli buluyorum.
Ve katranla sıvanmış ağ perdeli ağzını kıpırdatıp
Kendi nöbetini tuttum ömrümce yavaşladım
Hüküm şimdi tüy bırakmaz gönülde
Canhıraş kopuşun ve sönen fanusun muhafızı
Fecr-i kâzibi olsun görmeme izin verse
Aşkın telvesinde oyalanırım tâ ki
Ömrün zalim fetreti geçsin.
Bedenimiz, ruhumuz, zihnimiz, varlığımız her an bir tarafın yenik düştüğü, canhıraş bir mücadelenin, kesintisiz biçimde sürüp gittiği kanlı birmuharebe meydanı...
Gezmeye bile koşarak, kan ter içinde, canhıraş bir çabayla giden yurdum insanının artık karakterinden bir parçaya dönüşmüş tez canlılığını hem hasretle hem tarifsiz bir buruklukla izliyordum.
Uyan. Gözlerin açık ama sen uyuyorsun. Zihnin kapalı ama biliyorsun. Uyan. Hayatının iplerini kendi eline al. Çünkü senden başka kimse sana acımayacak. Uyan...