Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Johannes Kepler
«Gökleri ölçtüm biçtim, şimdi gölgelerin boyunu ölçüyorum. Zihnim göklere yönelikti, vücudum toprağa.* Ne yazık ki, Otuz Yıl Savaşı sırasında mezarının yerinde yeller esti. Bugün mezarına bir kitabe yazılacak olsa şu sözlerin yer alması gerekirdi: «En tatlı hayaller yerine sert gerçekleri tercih etti.»
Alçak gönüllülüğe hiç de taraftar gözükmeyen Kepler buluşlarını şu sözlerle anlatıyordu: Bu seslerin senfonisini duyabilen bir insan, zamanın sonsuzluğunu bir anda bile kavrayabilir ve azıcık da olsa Tanrı’nın, En Büyük Sanatçı’nın zevkini tadabilir... Kutsal coşkunun girdabına bırakıyorum kendimi... Kalıbı döktüm ve kitabı ben yazmaktayım... Bu kitap ister şimdi okunsun, ister gelecek kuşaklar tarafından okunsun, fark etmez. Tanrı’nın da bir tanık bulabilmek için 6.000 yıl bekleyişi gibi.
Reklam
Manyetik güç, elbette çekim gücüyle aynı değildir; ancak Kepler’in bu konuda öne sürdüğü yenilik getirici fikir çok ilginçtir. Çünkü yeryüzüne uygulanan kantitatif fizik yasalarının, aynı zamanda gökcisimlerini yöneten kantitatif fizik yasalarında da geçerli olduğuna dikkati çekmiştir. Göklerdeki cisimlerin devinimlerini mistik olmayan bir görüşle ilk kez açıklayan Kepler’dir. Yerküremizi Kozmos’un bir eyaleti haline getirmiştir. «Astronomi, fiziğin bir parçasıdır,» diyen Kepler, tarihte bir dönüm noktası oluşturdu; bilimsel astrologların sonuncusuyken, ilk astrofizikçi oldu.
(Tycho yaptığı hesapların karmaşıklığından sıkılabilecek okuyucuyu düşünerek şu notu düşmüştü: «Bu can sıkıcı sürecin tekrarından kaçmıyorsanız, aynı şeyi yetmiş kez gözlemiş olan beni düşünerek acıyın lütfen.*)
Katolikliğin emrettiği dinsel inançlar; bağlı olmayanlardan, gelirlerinin onda biri ceza olarak alındı ve idam cezası tehdidiyle Graz kasabasından sürüldüler. Kepler sürgüne gitmeyi yeğledi. «Sahte inançlar beslemeyi beceremem. İnanç konusunda çok ciddiyimdir. İnanç konusu:.” herhangi bir oyuna alet edemem.»
Johannes Kepler şöyle yazmıştır
«Daha önceden eğitilmemiş bir zihnin, yeryüzünün üstü gökkubbeyle örtülü büyük bir ev olduğundan daha başka bir şey düşünebilmesi olanaksızdır. Bu zihin, yeryüzünün hareketsiz olduğunu ve küçük çaptaki güneşin, bu evin içinden, havada uçan kuş gibi bir bölgeden gelip bir bölgeye gittiğini sanır.»
Reklam
Batlamyus{Matematikçi ve Coğrafyacı}
Yalnızca bir günlük bir yaşam için dünyaya geldiğimi biliyorum. öleceğimi de biliyorum. Fakat yıldız kümelerinin sık sıralar halinde dairesel devinimlerini gönlümce izlediğim zamanlar, ayaklarımın artık yeryüzüne değmediğini hissediyorum...
Tartışmasız doğru
Astronomi bir bilimdir. Evreni olduğu gibi inceler. Astroloji ise sözümona bilimdir, kanıt yokluğu karşısında öteki gezegenlerin bizlerin günlük hayatım etkilediği savında olan bir sözde bilim.
Yıldız falı neden acaba spor rekorları ya da borsadaki hisse senedi fiyatları gibi sorumsuzca veriliyor? Astroloji ikizlerin yaşamından sınanabilir. Öyle durumlar var ki, ikizlerden biri henüz küçükken bir trafik kazasında ya da yıldırım çarpmasından öldüğü halde, öteki ikiz yaşamını son demlerine dek sürdürebiliyor. İkizlerin aynı yerde ve hemen hemen aynı zamanda doğdukları biliniyor. Onların doğumu aynı gezegenin belirli bir yerde oluşuna rastlar. Eğer astroloji ya da yıldız falı geçerli bir şey olsa, bu ikizlerin bu denli değişik bir alın yazısına sahip olmaları nasıl açıklanabilir? Astrologların titiz bir testten geçirilmesi sonucu, yalnızca doğum yeri ve tarihini bildikleri kişilerin karakterleri ve gelecekleri hakkında doğru tahminlerde bulunamadıkları görülmüştür.
Güneş ve Ay gibi, yıldızlar da hep doğudan doğarlar ve batıda batarlar. Bütün bir gece bir 'boydan bir boya göğü katederler. Tabii eğer üzerimizden, geçerlerse. Değişik mevsimlerde değişik yıldız kümeleri oluşur, örneğin, sonbahar başlarında her zaman aynı yıldız kümeleri görülür. Sürpriz olarak yeni bir yıldız kümesinin doğudan doğması diye bir şey olamaz. Yıldızlar konusunda bir düzen ve kalıcı bir tahmin olanağı vardır, insanın içine neredeyse rahatlatıcı bir güven verirler
Reklam
Atalarımız arada sırada çok parlak ve kuyruğu olan bir yıldızı bir an için gözledikten sonra hızla kaydığım görürlerdi. Bir yıldız düştü derlerdi; ama iyi bir tanımlama değil bu. Düşen yıldız kayıp gittikten sonra da yaşlı yıldızlar orada kalırlar. Bazı mevsimlerde kayan yıldız sayısı çoktur; bazı mevsimlerdeyse çok azdır. Bu konuda da, her şeyde olduğu gibi, bir düzen sozkonusudur.
Geceleyin gök ilginçtir. Gökte bazı şekiller görürüz. Kendimizi bunları görmeye zorlamasak bile, bazı resimler düşleyebiliriz. Örneğin, göğün kuzey bölgesinde bir ayıya benzeyen bir şekil ya da yıldız kümesi var. Bazı uygarlıklar bu şekle Büyük Ayı adı veriyorlar. Bazılarıysa bunu başka bir şeye benzetiyorlar. Gökte aslında böyle bir şekil yok. O şekli yakıştıran bizleriz.
İnsanoğlu dünyayı anlamaya yatkındır. Her zaman da böyle olmuştur. Avcılığa ya da ateş yakabilmeye başlamamız, bir şeyler düşünüp bulma yeteneğimizden ileri gelmektedir. Yeryüzünde insanların televizyondan önce, sinema filmlerinin oynatılmasından önce, radyodan önce,kitaptan önce yaşadığı dönemler olmuştur. İnsan yaşamının büyük bir bölümü böyle dönemlerde geçmiştir. Kırda yakılan bir ateşin küllenmesi sırasında, mehtapsız bir gecede yıldızları gözlemiştir.
HİÇBİR ŞEYİN DEĞİŞMEDİĞİ BİR GEZEGENDE YAŞAMIŞ OLSAYDIK, yapılacak pek az iş bulunurdu. Düşünüp bulacak bir şey kalmazdı. Bilimin hız kaynağı kaybolurdu. Ve eğer her şeyin rastlantısal olarak ya da çok karmaşık biçimde değiştiği bir dünyada yaşasaydık, bu kez de bir şeyler düşünüp bulma olanağı kalmazdı. Bilim diye bir şey de olmazdı aynı nedenlerden ötürü. Ne var ki, bu iki durum arasında kalan bir evrende yaşıyoruz; her şeyin değiştiği, fakat yöntemlere, örüntülere ya da doğa yasaları dediğimiz kurallara göre değiştiği bir evrende. Havaya bir sopa fırlatırsam, her defasında da yeryüzüne düşüyor. Güneş batıda batıyorsa, her zaman ertesi sabah doğuda doğuyor. Böylece belirli kurallar çıkarıp ona göre düşünebiliyoruz. Bilim yapabiliyor ve o sayede yaşamımızı daha iyiye doğru yönlendirebiliyoruz.
— Johannes Kepler, Mysterium Cosmographicum
Kuşların hangi yararlı amaç uğruna öttüğünü araştırmayız, çünkü ötmek onların zevkidir. Kuşlar bunun için yaratılmışlardır. Bu nedenle insan zihninin de evrenin sırlarını arşınlama zahmetine niçin katlandığını sormamalıyız... Doğa giz dolu o denli değişik hâzineyle kaplıdır ki, bütün bunlar, insan zihninin hiçbir zaman taze gıdalardan yoksun kalmaması için yaratılmışlardır.
326 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.