Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Geçmişi temize çekmek... Geçmişle yüzleşmek... Geçmişi değiştirmek... Mümkün olmayan şeylerden bahsetmek ne kadar da kolay. Hayal kurmak gibi ama daha çok bir taşın üzerine yazılan yazıyı kazımaya çalışmak gibi. Her ne kadar bir iz bıraksa da, her ne kadar o taş eksilmeye, küçülmeye mahkum olsa da. Unutmak bir kazıma şekli bence.. Unutmak, eline bir çekiç alıp anılarla dolu odaya dalmak gibi. Kırılabilecek herşeye bir çekiç sallamak gibi. İzleri, kalıntıları, en basitinden sizin bedeninizde, ruhunuzda, karakterinizde iz bırakan herşeyi yok etmeye çalışmak gibi... .. .. Sevmek mi kolay unutmak mı ?
Demiri nasıl tavında dövmek gerekiyorsa, çekiç darbelerini nasıl soğutmadan indirmek gerekiyorsa, her kelimeyi de öyle tam zamanında söylemek gerekiyordu.
Reklam
144 syf.
7/10 puan verdi
Aslında dün bitirdim de girmeyi unutmusum Gotik edebiyat nasil oluyo bilmiyorum daha once okumadim ya da turun bilgilisi fln degilim ama acayip bir sekilde asiri gotik edb vibei veriyo. Kisacik bir kitap zaten hemen okudum. Ayni yazarin dansa davet kitabini da merak ediyorum
İntihar Dükkanı
İntihar DükkanıJean Teule · Sel Yayıncılık · 20207,1bin okunma
144 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
İsmiyle ve konusuyla beklentimi hayli yükseğe çıkardıktan sonra, okumanın beni hayal kırıklığına uğrattığı kitap… Belki de benim çok daha iyi bir şey beklememden kaynaklanıyor bu durum, emin değilim. Ancak kitabın incelemelerini okuduğumda, genelin bu kadar olumlu yorum yapmasına şaşırmadan edemedim. Kitap bana baştan sona, ilgi çekici, farklı ve yüksek potansiyeli olan bir konunun harcandığını hissettirdi, dürüst olmak gerekirse. Kitabın akışına bakacak olursak, depresif bir anlatıdan ziyade, umut verici bir içerik bekliyordum; bu yüzden Alan karakteri beni şaşırtmadı. Ancak başarılı bir karakter olduğunu da hissettim diyemeyeceğim. Alan başta olmak üzere, tüm karakterler oldukça yüzeysel hissettirdi. (Ek olarak, Alan’ın küçük olduğunu vurgulamak için mi yoksa daha sevimli olmasını sağlamak için mi yapıldığını bilmediğim konuşma bozukluğu durumu, karakteri benim için daha da irite edici bir hale getirdi.) Eğer bir karakter gelişimi varsa bile, bunu hissettiğimi söyleyemeyeceğim. Karakterlerin değişimleri ve gelişimleri o kadar hızlı ve mantıksızdı ki, nasıl bu kadar değiştiler pek anlamış değilim. Sonuç olarak, benim için ilgi çekici bir konunun iyi değerlendirilemediği yavan bir okuma deneyimiydi. Karakterler derinlikten yoksun, verilmek istenen mesajın bağlamı ise fazla basit ve aceleye gelmiş gibi olmasıyla, adeta bir çocuk kitabı tadındaydı. Farklı bir bakış açısı arayanlar bu kitabı okuyabilirler, ancak yüksek beklentilere girmeden okumalarını öneririm. Okuyacak olanlara şimdiden keyifli okumalar.
İntihar Dükkanı
İntihar DükkanıJean Teule · Sel Yayıncılık · 20207,1bin okunma
‘o çekiç gözlü, bahçıvan mı sanıyormuş kendini? bizi elindeki çivilerle mi döndürecekmiş çöle?’ Alper Gencer
Demiri nasıl tavında dövmek gerekiyorsa, çekiç darbelerini nasıl soğutmadan indirmek gerekiyorsa, her kelimeyi de öyle tam zamanında söylemek gerekiyordu. O anı geçirince söz soğuyor, katılaşıyor, insanın yüreğine taş gibi oturuyor ve bu ağırlığı kaldırıp atmak hiç de kolay olmuyordu.
Reklam
144 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 saatte okudu
İntihar Dükkanı
Herkese selammm uzun zamandır inceleme paylaşmıyordum ve pekte aktif değildim kısmet bugüneymiş. Birkaç gün önce verdiğim ve elime bugün ulaştı ve 4 saatte bitirdim ama bititrirken bazı yerleri okumakta zorlandım sıkıcı yerleri vardı ama bu kitabın kötü olduğu anlamına gelmez, İntiharın Dükkanı okuduğum en değişik eserlerden birisi ve sevdim kesinlikle ama beni üzen nokta Alan'ın sonundaki fedakarlığı oldu hiç beklemiyordum herkese rağmen güleç, pozitif ve fedakar bir karakter ama son kısmında yaptığı harekete üzüldüm bir an durdum ve sanki o an her şey bitmiş yok olmuş gibi oldu bıraktım eseri ve kendime gelmem biraz sürdü ters köşe yaptı yazar.
İntihar Dükkanı
İntihar DükkanıJean Teule · Sel Yayıncılık · 20207,1bin okunma
İstiklal harbini kazandık, sıra ülkeyi kalkındıracak iktisat harbinde
Öncü muharebesinden sonradır ki, asıl en büyük cihadın büyük meydan muharebesi başlayacaktır. Bu meydan muharebesi ne top ve ne tüfekle ne de Lozan'da olduğu gibi söz ve kalemle edilmeyecek; bu büyük meydan muharebesinin silahı orak, tırpan, mala, pergel, örs, çekiç, mancalık, tezgâh, buhar ve makinedir. Bu büyük meydan muharebesi, ziraat, sınaat ve ticaret sahasında meydana gelecektir. İşte Türk milleti, asıl bu iktisat meydangirebilecektir muharebesini kazandığı zamandır ki, rüştünü ispat edecek, hür, bağımsız, müreffeh milletler arasına girebilecektir.
Ağlamadan dillerim dolaşmadan yumruğum çözülmeden gecenin karşısında şafaktan utanmayıp utandırmadan aşkı üzerime yüreğimden başka muska takmadan konuşmak istiyorum. Şehre neden esmer ve dölek yüzümle döndüm dağlardan
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı; Serin serin Kapalı Çarşı; Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa; Güvercin dolu avlular. Çekiç sesleri geliyor doklardan, Güzelim bahar rüzgârında ter kokuları; İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Reklam
Deniz ne büyük sanatçıydı! Kare kesilmiş ve çeşit çeşit hörgüçle kaplı bir duvar, henüz bitmemiş bir alçak kabartma görüntüsü veriyordu; bu puslu kabartmaya bakarken, Prometheus'un Michelangelo için bir taslak hazırladığı düşünülebilirdi. Devin başlattığı işi, deha birkaç çekiç darbesiyle tamamlayacaktı âdeta.
Sayfa 267 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Bedeni hiçbir bağla onun olmayan bir yaşam geride kalana kadar boşaltma, içine dolacak seslerin yankılandığı bir "boş kovuk'a dönüştürme, yaşamın "akan, çarpan, birbirine sürtünen, karışıp ayrılan, hızla yavaşlayan akıntısı'nı bir sismograf gibi kaydetme deneyi. İnsana bir ok, bir süngü, bir çekiç gibi saplanan dünyaya açılan, duyumdan ibaret geçirgen bir beden yaratma deneyi. Bedenimi bir geçit gibi açsam, "hem eski, uzak bir geçmişin anımsatıcısı, hem de yeni bilinmedik olanın çağrısı gibi genişleyeni, her ikisinin birbiri içine girip oynaştığı, denizden dikelip göğün yatay bir çizgi boyunca büküldüğü sınırı" yakalayabilir miyim? O sınırı yakalasam, çorak toprakları bir gölge sürüsü gibi kat eden o dilsiz kitlenin göçünü yeryüzünün kesintisiz göçünün içine yerleştirebilir, kentin içinde bir kum tanesi gibi sürüklenen kendi anlamsız varlığımı bu akışın her an silinip gidecek bir izi olarak görebilir miyim? "Binlerce küçük akıntının bazen birbirine karışarak, bazen ayrılarak ayırt edilmesi güç binlerce farklı yönlerde aktığı bir yeraltı nehri gibi tüm bunların altında büyüyüp gelişen, adlandırılamayan, bir ufuk gibi yaklaşıldıkça yaklaşıp uzaklaşan, yitip ortaya çıkan"ı yakalama, onlara bir "sonsuzluk hakkı" verme deneyi. Bir arabanın motor sesiyle bir hayvanın toprağı eşelerken çıkardığı sesi, bir insanın iniltisiyle bir yaprağın hışırtısını, bir vapur düdüğüyle martı çığlıklarını, bir kırlangıcın kanat sesiyle fabrika gürültüsünü her an silinip yeniden kurulan bir "şimdi ve burada"nın parçaları olarak yakalama deneyi.
Sayfa 95 - MetisKitabı okudu
Birkaç gündür şu kitapları tekrar okuyorum. Gerçekten oldukça yararlı olduğunu söylemek isterim. Lâkin bir süre sonra sanki elinizde bir çekiç varmış da, öteki herkes birer çiviye dönüşmüş gibi düşünmeye başlıyorsunuz. Yani ben dahil kimse normal değil 🤔Sonra şunu düşünürken yakaladım kendimi (madem bilişsel terapi kitapları neden düşünmeyeyim değil mi? 😉? Nedir bu normal? Birden gelen duygunun sesi bana istediğim cevabı verdi. En azından kısmen tatmin etmiş oldu. Cevap ne mi peki? İşte şu 👇 Biralar soğuk mu?", dedim Dedi ki, "Normal" "Peki ya havalar?" "Valla' gayet normal" "İşler?" dedim, "Gidişler?" dedim "Hepsi normal" Peki dedim, "Ya sen, ben?" Dedi ki, "Normal" "Peki biz, ikimiz?" "Valla' gayet normal" "Hâlimiz?", dedim Ne dese beğenirsin, "Normal" Hmm, biri anlatsın hemen Nedir bu normal? Hmm, canım sıkıldı artık Yoksa ben miyim anormal? Çok sevgili #bülentortaçgil 'in şarkısı istediğim cevabı vermiş oldu 👌 Tişikkirler Ortaçgil 🙏
"Bütün bunlar oldu ve şimdi buradayım," de diyorsun. "Evet ve hatta 'Şimdi ne yapabilirim?' de. Etki ol. Yeni bir başlangıç için etki ol. Tepki vererek eski hikâyeyi doğrulamak ve tekrarlamak yerine, her sorumluluk alıp, yeni bir olasılık için etki olmayı seçtiğimizde, çakma benliğin kabuğuna bir darbe indirir ve onu atlatırız. Kabuğa vurduğumuz her bir çekiç darbesinde, kabuğun o bölümü kırılıp dağılırken, o yazmayı duyacaksın belki evet, ama korkmayıp içinden sıyrılabildikçe, bu yanmalar seni korkutmayacak. Aksine birazdan, biraz daha gerçeğini yaşayabileceğini ve özgürleşeceğini müjdeleyen haberciler olarak tanımlayacaksın onları."
Sabah alarmına ufak(!) bir sitem :)
Beşyüz borazan birden çalıyor Bin davul birden vuruyor başımda Gök gürültüleri Çekiç sesleri makine sesleri Dağlardan kopan kocaman çığlar...
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.