Bedeni hiçbir bağla onun olmayan bir yaşam geride kalana kadar boşaltma, içine dolacak seslerin yankılandığı bir "boş kovuk'a dönüştürme, yaşamın "akan, çarpan, birbirine sürtünen, karışıp ayrılan, hızla yavaşlayan akıntısı'nı bir sismograf gibi kaydetme deneyi.
İnsana bir ok, bir süngü, bir çekiç gibi saplanan dünyaya açılan, duyumdan ibaret geçirgen bir beden yaratma deneyi.
Bedenimi bir geçit gibi açsam, "hem eski, uzak bir geçmişin anımsatıcısı, hem de yeni bilinmedik olanın çağrısı gibi genişleyeni, her ikisinin birbiri içine girip oynaştığı, denizden dikelip göğün yatay bir çizgi boyunca büküldüğü sınırı" yakalayabilir miyim?
O sınırı yakalasam, çorak toprakları bir gölge sürüsü gibi kat eden o dilsiz kitlenin göçünü yeryüzünün kesintisiz göçünün içine yerleştirebilir, kentin içinde
bir kum tanesi gibi sürüklenen kendi anlamsız varlığımı bu akışın her an silinip gidecek bir izi olarak görebilir miyim?
"Binlerce küçük akıntının bazen birbirine karışarak, bazen ayrılarak ayırt edilmesi güç binlerce farklı yönlerde aktığı bir yeraltı nehri gibi tüm bunların altında büyüyüp gelişen, adlandırılamayan, bir ufuk gibi yaklaşıldıkça yaklaşıp uzaklaşan, yitip ortaya çıkan"ı yakalama, onlara bir "sonsuzluk hakkı" verme deneyi.
Bir arabanın motor sesiyle bir hayvanın toprağı eşelerken çıkardığı sesi, bir insanın iniltisiyle bir yaprağın hışırtısını, bir vapur düdüğüyle martı çığlıklarını, bir kırlangıcın kanat sesiyle fabrika gürültüsünü her an silinip yeniden kurulan bir "şimdi ve burada"nın parçaları olarak yakalama deneyi.