Sözüme inan, işler böyle yürüyor. Sayısız mahkemede görev almış bir adam olarak en azından bunu öğrendim. Gözetim altındaki mahkûm, saklayacak bir şeyi olduğu sürece her zaman berbat halde olur; gerçeğin ortaya çıkacağı korkusu, yalanına devam etme dürtüsü en çetin suçlunun bile cesaretini kaybetmesi için yeterlidir. Soru üstüne soru gelip de o kaçınılmaz an yaklaştığında sanki dişi çekiliyormuş gibi acıyla kıvranan çok adam gördüm. Bazen söylemek istediği sözler dilinin ucuna kadar gelir. Sonra bir iblis, kısman korkudan, kısmen küstahlıktan, o sözcükleri geri içine iter. O zaman savaş yeniden başlar. Savaş sürerken, bazen hâkim suçludan çok daha fazla üzülür ancak mahkûm onu düşmanı gibi görür, oysa hâkim ona yardım etmek için elinden geleni yapan kişidir. Bana gelince, genelde onların savunmasını yaptığım için olumlu olumsuz her durumda onlara yalanlarına sadık kalmaları için cesaretlendirmem gerekir. Ancak görevimi hiçbir zaman bu şekilde yerine getirmem, çünkü cezaları söylenince ve saklayacak hiçbir seyleri olmayınca ıstıraplarının son bulacağını biliyorum. İnsanların tehlikeli olduğunu bile bile o işi yapmalarını ve sonra da hatalarını söyleyecek cesaretlerinin olmamasını hiçbir zaman anlamadım. Tek bir sözcük, suçunu itiraf eden tek bir kelime o anlamsız korkuya bir son verecektir.
Sayfa 39 - Mavi çatı yayınları