13 Kasım 1973: Atsız Toptaşı Cezaevi'nde Dört aylık rapor Adli Tıp'ta Kasım ayına kadar bekledikten sonra kabul edilmemiş; reviri olan bir cezaevinde cezanın çekilebileceği belirtilmiştir. Bunun üzerine Atsız, "13 Kasım 1973 Salı günü davet edildiği Bostancı Karakolu'ndan İstanbul İnfaz Savcılığına sevk edilmiş ve orada resmî
TARİHLER VE OLAYLAR (1960-1975) 13 Ocak 1960: Atsız, Falih Rıfkı Atay'a yayın yolu ile hakaretten İstanbul Toplu Basın Mahkemesi'nde yargılanıyor. 27 Mayıs 1960: İhtilal. 38 subay ve general iktidara el koyuyor. İhtilal bildirisini, 27 Mayıs sabahı 04:36'da, 1944 sanıklarından Alparslan Türkeş okuyor. Cemal Gürsel Devlet Başkanı,
Reklam
Bir gün sonra Gençlik ve Spor Bayramı'dır. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, bayram konuşmasının bir bölümünü ırkçılık-Turancılık konusuna ayırır: "Turancılar, Türk Milletini bütün komşularıyla onulmaz bir surette derhal düşman yapmak için birebir tılsımı bulmuşlardır. Bu kadar şuursuz ve vicdansız fesatçıların tezvirlerine Türk Milletinin
Doğu Perinçek, Adil Özkol ve ben, liseden yakın arkadaştık. Şimdi üçümüz de Türk Ceza Yasası’nın 141 ve 142’nci maddelerinden tutukluyduk. Kendi kendime güldüm. Lise öğrencisi olduğumuz yıllarda, hep beraber “Kahramanlık Günleri” düzenlerdik. “Bin atlı akınlardı çocuklar gibi şendik…” Kahramanlık günleri çok geride kalmıştı. Akınlarda çocuklar
O günleri yaşayanlar için basit bir tarih değil bir kavram olarak 12 Eylül, devlet şiddetinin ve korkunun öteki adıydı. Yetmişler politik kutuplaşmanın, siyasal şiddetin, iç savaşın onyılı oldu. Ondan seksenlere devreden ise bir Korku Impartorluğu; Inci'nin mektup arkadaşı Barış'ın, Ankara Merkez Cezaevi avlusu üzerinde uçan uçurtmasının bile olur da mahkumlara mesaj taşır diye vurulmaya çalışıldığı bir Korku İmparatorluğu. Yetmişlerin siyasal şiddet ve iç savaş ortamından herkes yeterince nasibini alamamış gibi 12 Eylül Darbesi, fişlenmeyi, gözaltını, tutuklanmayı, işkenceyi, idamı... neredeyse her bir haneye taşıdı. Şiddet yetmişlerde sokaklardan, seksenlerde devletten hanelere yağdı. Yetmişlerin "anarşisinin kökü darbe ve seksenlerdeki devlet terörü ile kazınmaya çalışıldı. Başarıldı da: Yetmişlerin anarşisi seksenli yıllarda yerini önce Korku Imparatorluğu'nun devlet şiddetine; sonra da 24 Ocak ve neo- liberalizmin ekonomik şiddetine (structural adjustment) bırakacaktı.
Cezaevi Günleri
Afrika kökenli bir Amerikalı olan Bimbi ile tanıştıktan sonra her şey değişmişti. Bimbi'nin saygı görmesi, her konu hakkında konuşabilmesi onu fazlasıyla etkilemişti Bimbi ona "Aklını kullan. Burada körelmesine izin verme. O senin mutlu olmak için yapacağın işlerde sahip olduğun tek varlığın." demişti. Malcolm her şeye yeniden başladı. İngilizceyi yeniden öğreniyor, Latince dersleri alıyor, kelimelerin köklerini araştırıyor, kendisini eğitiyordu..
Sayfa 20 - İlgi Kültür Sanat YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
_Marki de Sade, kendisinden başka benzeri olmayan biridir. Hayatından ibaret bu acı deneyin en belirgin çizgisi, başkalarıyla arasında hiçbir bağ kurmamış olmasıdır. Sade, doğuştan hükümlü olduğu yalnızlığına öyle keskin, öyle aşırı erotik oyunlar doldurmuştur ki, suç ortakları bile ona karşı olmuşlardır. Kendine karşı bölünmüştü ve herkese
İnönü yetmişdört mü, yetmişbeş mi yaşındaydı... Cezaevindeki damadını görebilmek için, kucağında torunu, cezaevi kapısında bekliyordu. Gazetelerde resimleri çıkmıştı: Üç çeyrek yüzyıl yaşamış, Kurtuluş Savaşı kahramanlarından, Cumhuriyet'in kurucularından, eski başbakan, eski Milli Şef, eski cumhurbaşkanı, kucağında torunu cezaevi kapısında... Bu resimleri gazetelerde görünce, ister istemez bir de kendimi düşündüm. İnönü'nün cumhurbaşkanlığında, başbakanlığında cezaevlerinde olduğum günleri... Çocuklarımız, İnönü'den daha yaşlı babam cezaevi kapısında beklerdi. Görüşmemiz çok, çok zordu. O günlerimin acısıyla, torunu kucağında cezaevi kapısındaki İnönü için, "Nasılmış?.." diye düşünemedim. Çok kişi acınmıştır İnönü'nün o günkü durumuna. Ama bana öyle geliyor ki İnönü'nün cezaevi kapısında, torunu kucağında bekletilişine çokaz kişi benim kadar üzülebilmiştir. Çünkü o acıyı, o acının ne olduğunu ben, ezbere değil, yaşayarak biliyorum.
Sayfa 8
Babamı ziyarete Paşakapısı cezaevine nasıl gittik hiç ama hiç anımsamıyorum. Cezaevi avlusunda üçümüzün birlikte göründüğü iki poz fotoğrafa ne zaman baksam içim feci burkulur. Babamın saçları bembeyaz olmuş, besbelli epey kilo vermiş ki o benim tombul babamın beyaz keten elbisesi üzerinden dökülüyor sanki. Sabiha Sertel ve Zekeriya Sertel'in anılarını okuyunca neden o günleri anımsamak istemediğimi daha iyi anlıyorum şimdi. Cezaevi müdürünün odasında karşılıyormuş bizi babam, sonra da beni kucağına alıp öpüyor, kokluyor ve ağlıyormuş.
Reklam
İngiltere barış'ı kime getirmiş? tefecilere ve avukatlara.elbette Hindistan'da huzuru koruyacağız.bu bizim kendi çıkarımıza ama tüm bu kanun ve düzen ne için.daha fazla banka ve daha fazla cezaevi.başka bir şey değil.
her birinizi bir yerden alıp getirmişler, buraya tıkıp kapıyı üstünüze kapatmışlardı; tanıdık, eş dost, çevre ve sevdiklerinizle ilişkinizi kesmişlerdi. acaba tutuklanmak ve cezaevi bizzat bu muydu? acaba tutukluluk ve cezaevi, dünyayı daraltmak mıydı? acaba bu adamlar, bu tutuklular ne yaparlardı, günleri nasıl geçerdi? yeme içme yeri, hareket etme, uyuma, kımıldama yeri şimdi her zamankinden dar olmalıydı. acaba insanın düşüncesinde de bir daralma oluyor muydu?düşüncenin sınırları da cezaevinin sınırları gibi daha dar kalıplara giriyor muydu?
Sayfa 115
Babamı ziyarete Paşakapısı cezaevine nasıl gittik hiç ama hiç anımsamıyorum. Cezaevi avlusunda üçümüzün birlikte göründüğü iki poz fotoğrafa ne zaman baksam içim feci burkulur. Babamın saçları bembeyaz olmuş, besbelli epey kilo vermiş ki o benim tombul babamın beyaz keten elbisesi üzerinden dökülüyor sanki. Sabiha Sertel ve Zekeriya Sertel'in anılarını okuyunca neden o günleri anımsamak istemediğimi daha iyi anlıyorum şimdi. Cezaevi müdürünün odasında karşılıyormuş bizi babam, sonra da beni kucağına alıp öpüyor, kokluyor ve ağlıyormuş.
Sayfa 100Kitabı okudu
AVUKAT VE NOTERLE GÖRÜŞME HAKKI
Avukat veya müdafi tutmayı arzu ettiğinde kurum yönetimi sana yardımcı olur ve gerekli kolaylığı sağlar. Kanunda belirtilen istisnalar dışında, hükümlüysen vekâletname olmadan avukatla, tatil günleri dışında ve mesai saatleri içinde en çok üç kez; tutukluysan vekâletname olmaksızın müdafi ile her zaman, konuşulanları başkalarının duyamayacağı ancak görüşmenin görevlilerce izlenebileceği bir ortamda, açık ziyaret usulüne tâbi olarak görüşebilirsin. Tatil günleri dışında ve mesai saatleri içinde, bu iş için ayrılan yerlerde noterle görüşebilirsin. Eğer bir vekâlet vermen söz konusuysa, hangi konuda kime vekâlet verdiğini açık olarak belirtmelisin. Gerek duyuyorsan, vekil tayin ettiğin kişiyle noter huzurunda görüşmek için Ceza İnfaz Kurumundan talepte bulunabilirsin
Sayfa 14 - Cezaevinde olan yada cezaevinde yakını olanların bilmesi gereken birçok gerekli bilgi ile dolu bir kitap.Kitabı okudu
100 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.