Kırıldım mı, kızdım mı anlamadım
insanın kalbi kara kış bazen.
Çerçevesini bozduğu hiçbir fotoğrafa
benzemiyor tekrar.
Nerede o taşrasını bırakıp
kaçan küçük kara çocuk.
Bir ipliğin üzerine dizilmiş kilometrelerce,
her küstüğünde şehri terk etme isteği.
Vardır hepimizin bir yolculuğu
telaşlanınca gözlerimizin bile titrediği.
Tarlanın ortasındaki o yalnız,
bir gün tarla da yalnız kalacak.
Benim koptuğum,
bağımınsa hiç kopmadığı bu coğrafyada
ruhuma yapılan her çiçek açışı
bir tekmeyi getiriyor aklıma.
Kış hani bu kadar uzun sürmeyecekti?
Deneme. Bir iki. İhtimal, belki.
Çerçeveyi düzgün kurduğun zaman
erkekler de güzel ağlıyor,
hele de yedikleri basit gollerde.
Gel kardeşim, gel beri
Hey kurt hey kuş hey börtü böcek
Ah gidenler gelir mi geri
Açar mı bugün dört bahardır kanayan çiçek
Demek
Daha bizim yaşımızda
İnsanlar ölecek.
Burada kadınların yaptığı her şey kabahat sayılıyor; içeri giremez, dışarı çıkamaz, arkadaşının koluna giremez, eğlenceli bir kitap okuyamaz. Fakat bu saygısızlık; resmen doğanın kanunlarına karşı gelmek! Niçin bir çiçek Sevr işi bir vazoda duruyor diye havadan ve gün ışığından mahrum bırakılsın ki?
Türkçülük büyük bir ülküdür. Bütün ülkeler gibi büyük bir inanç gücüne dayanmakta ve bir toplum davranışı olduğu için de bütün toplum davranışları gibi sosyal kanunların etkisi altında bulunmaktadır.
Bu Ülkü, büyük Türk milletinin şuurunda ve şuur altında yüzyıllardır yaşamakta olan büyüklük düşüncesinin bir görünüşü, Türk soyundaki özelliklerin
Bugün sivil bir şekilde okula gittiğimde öğrencilerin beni daha samimi karşıladığını farkettim . Öncesine kadar tanıdıklarını sevdiklerini bilmiyordum. Adımı bilmiyorlar ama asker abi diyorlar 😅. Hayatımda ilk defa çiçek aldım😇. Hemde bir kız çocuğu tarafından😊. Bu mutluluk kâfidir. Öğretmenler aldıkları sevgi için çok şanslı olabiliyorlar.
Uykulu gözlerle, döndüm rüyamdan
Sana sarı laleler aldım, çiçek pazarından
Sen olmasan buralara, gelemezdım ben
Sevemezdım bu şehri, anlamazdım dilinden
Nasıl bir sevdaysa bu karşı koyamam
Dayanamam kıskanırım seni paylaşamam
Satırlar uçar gider aklımdan
Sana sarı laleler aldım, çiçek pazarından
Hollanda'nın laleleri ne meşhurdur bilirsiniz. ⚘Bu yüzden hikayenin burada geçmesi çok doğal. Fakat Hollanda halkının çiçeklere ve özellikle lalere tutku derecesinde bağlı olduklarını hatta saygıda kusur etmediklerini bilmiyordum. Doğaya olan saygıları doğrusu takdir edilesi.
Johan de Witt ve kardeşi Cornelis'in önce mahkum ve sonrasında idam edilişi ile başlıyor hikaye. Bir başbakanın idamı haliyle ülkede bazı krizlere neden oluyor. Fakat Cornelis idam edilmeden önce içinde siyasi yazışma bulunan bir zarfı, vaftiz oğlu Baerle'ye bırakmıştır. Sırf bu sebepten dolayı müebbet hapse mahkum edilen Baerle aslında genç bir doktor olmasının yanında ünlü bir lale üreticisidir. Bu sırada ise Çiçek Üreticileri Derneği ilk siyah laleyi üreten kişiye ödül vereceğini söyler. Baerle zaten bunun için çalışırken hapishaneye düştüğü için çok üzülür. Fakat gardiyanın kızı Rosa ile tanışır ve aralarındaki aşk her geçen gün daha da ilerler.
Peki yaralanırken yanına siyah lalenin tohumlarını da alan Baerle bu hayaline kavuşacak mı? Kendisini ihbar eden ve "kıskanç" olarak anlatılan komşusu siyah lalenin formülüne ulaşacak mı? Ve tabi ki Rosa ve Baerle kavuşacak mı?
Kitabın ilk sayfaları biraz karmaşık. Fakat sonrasında elimden bırakamadım desem abartmış olmam. Şahane bir hikaye ve muhteşem bir üslup. Çok severek okudum bu kitabı. Hatta uzun zamandır Hasan Ali Yücel klasiklerinden bu kadar keyif alarak bir okuma yapmamıştım. Yürekten tavsiyedir.
Keyifli okumalar dilerim...
Siyah LaleAlexandre Dumas · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202113,6bin okunma