1500'lerde İngiltere'de insanların çoğu Haziran'da evleniyordu senelik banyolarını da Mayıs'da yapıyorlar, Haziran'da çok kötü kokmuyorlardı..
Ama yine de kokmaya başladıkları için gelinler vücutlarından çıkan kokuyu bastırmak amacıyla ellerinde bir buket çiçek taşıyordu..
Banyolar içi sıcak suyla doldurulmuş büyük bir
“Her insan bir ada” diyordu Çanlar Kimin İçin Çalıyor adlı romanında Ernest Hemingway.
Hep önemli bir sembol oldu zaten ada insanlık hallerini anlatmak için sinemada da edebiyatta da.
Tıpkı Güney Kore Sineması’nın nadide örneklerinden “Kim’in Adası” filminde olduğu gibi.
Modern dünyanın parçalanmış ve kaotik dünyasından bir kaçış noktası,
Ihlamurlar çiçek açtığı zaman ben güneş gibi gireceğim her dar kapıdan...
Kimseye uğramam ben sana uğramadan...
Kavlime sâdıkım, sâdıkım sana...
Takvim sorup hudut çizdirme bana’
Ben sana çiçeklerle geleceğim,
Ihlamurlar çiçek açtığı zaman...
Bahattin Karakoç
Ahmet Arif demiş ki;
"Çiçek gibi insanların kalbini kırdınız, umutlarını yok ettiniz, bahçeleriniz bahar görmesin..
Ve Neşet Ertaş eklemiş;
"İncinmiş olanın ahı, nereye gitse bulur sahibini.." Allah var, Allah yar.!
Çiçek de benim, çiçekli günler de...
Güzel düşündükçe güzeli çağırırım.
İyi olan ne varsa gönlümü açarım.
Neye inanırsam onu yaşarım.
Yol da benim, yolcu da…
🌸🤍☀️
Gözlerin bir yeşil fanilaydı balkonda uçuşan
Sicim yağmur taklidi
Bıkmıştım zor geçen kışlarımı anlatmaktan
Bardağa birkaç çiçek ıslamaktan.
Parmağımın ucunda kırmızı kenarlı bir bulut
Onu uzatırdım sana, yalnızlık gibi iri bir damla
Parmağıma düşen bir damla kandı aşk.