O zamana değin, çocukken insana sonsuz gibi görünen bir yolda, yılların yavaş yavaş ve hafifçe geçtiği, böylece hiç kimsenin akıp gittiklerinin ayırdına varmadığı bir yolda, hep ilk gençliğinin kaygısızlığıyla ilerlemişti. İnsan, bu yolda sakin sakin, çevresine merakla bakarak ilerlerdi, aceleye
Issız bir yolda,
Korku ve endişeyle yürüyen,
Bir engele rastlayınca,
Başını çevirip yolundan dönmeyen,
Çünkü, korkak bir dostunun,
Arkasından kapıyı kapadığını bilen biri gibi.
Yoksa bazı çocuklar hayatlarını böyle mi geçiriyor?
Annelerimiz önce bizi çocukken, bir gün aklı başında bir insan olmak için gerekli her türlü yetiye sahipken, öyle bir mahveder ki aklı başında bir insan olmak yerine sürekli korkarız ve belki de korkudan evlenip, deli gibi dikkat etmezsek kendimizin de mahvedeceği çocuklar doğururuz..
Konuşmaya başlamadan önce uzun bir ara verdi. Sonra bana bireyden, özgürlük ve onurdan söz etti; bir özne olarak insanı ve onu nesneleştirmemek gerektiğini anlattı. "Küçük bir oğlanken, annen senin için neyin doğru olduğunu senden daha iyi bildiği zaman nasıl öfkelenirdin, hatırlamıyor musun? Böyle bir davranışın çocuklar karşısında bile nereye kadar haklı gösterilebileceği gerçek bir sorun. Felsefi bir sorun bu, ama felsefe çocuklarla ilgilenmiyor. Bu konuyu, hiç de doğru bir biçimde ele almayan pedagojiye bıraktı. Felsefe çocukları unuttu."
"Ama yetişkinler söz konusu olduğunda, bir başkasının onlar için doğru bulduğunu, kişinin kendisi için doğru bulduğu şeyin üzerine çıkarmayı haklı gösterecek hiçbir gerekçe düşünemiyorum."
"Daha sonra bizzat o kişi de bundan mutluluk duyacak olsa bile mi?"
Başını "hayır" anlamında salladı. "Burada mutluluktan değil, onur ve özgürlükten konuşuyoruz. Sen daha küçük bir oğlanken bile aradaki farkı biliyordun. Annenin daima haklı çıkması, seni avutmuyordu."
Ablamın görevli olduğu bir sosyal proje için 50'ye yakın kitap bulmamız gerekiyordu.(Köy okullarında okuyup kitaba erişimi olmayan çocuklar için)
Sahaflarda bile uygun fiyatlı kitap aradığımızda -ki fiyatı uygun olanlar çok ince,bilinmeyen yayınların bilinmeyen kitapları- en uygunu 10 tl civarı.Yani tüm kitaplar en kötü 500'ü buluyor.
Pek inancım olmasa da bir umut apartmandaki komşularımıza sormak istedim.Bu vesileyle onları da tanımış oldum.Herkesten çok güzel dönütler aldım.Verilen kitapların hepsi bilindik,kaliteli ve oldukça temiz.
İnsanların iyilik için çabaladığını görmek insanlığa olan inancımın artmasına neden oldu.
Sevgi paylaştıkça çoğalıyor,dünya paylaştıkça güzelleşiyor..
O zamanlar dünya gerçekten de bir öküzün boynuzlarında
durmaktaymış ve Karanfil Kız'ın bu aşırı gelişmiş iribaşa söyleyecek
bir çift sözü varmış.
Ama dur bak, en iyisi baştan başlayayım. Şimdi bu Karanfil Kız
babasını fazla görememekten şikâyetçiymiş. Çünkü adamcağız
haftanın her günü, hatta
devşirme esnasında herhangi bir yolsuzluk yaşanmaması için bölgenin önde gelenleri ile papaz hazır bulunur, kilisede bulunan vaftiz defterine göre de çocuklar tespit edilirdi. Devşirilen çocukların baba ve ana adları, köyü, kazası, sancağı, doğum tarihi, bağlı olduğu sipahisi ve tüm fiziki özellikleri bir deftere kaydedilirdi. Bu çocuklar yüzer veya iki yüzerlik gruplar haline getirilerek sürücü emini nezaretinde İstanbul’a götürülmek üzere yola çıkarılırdı. Bu yolculuk esnasındaki tüm harcamalar devşirilenlerin köylerinden temin edilirdi. Tabi ki bu yolculuk esnasında çocuğunu değiştirmek veya kaçırmak ve bu grubu soymak isteyenler de eksik değildi. İstanbul’a ulaşan bu grup burada da tüm yönleriyle kontrolden geçirilerek, yolculuk esnasında zayiat verilip verilmediği veya çocukların değiştirilip değiştirilmediği teftiş edilirdi. Kontrolden sonra bunlar sünnet edilip, şehadet getirtilerek Müslüman yapılırlardı.