“Okul öncesi başlayan dinsel eğitim ‘doğrular’ın kendini ona göre biçimlendirmenin yani itaat'in çocukta temellerini atmıştır. Okulda öğretmen tahakkümün somutlaşmış ve kişiliksizleşmiş halidir. Bu çocuğun ‘devlet’ ile ilk karşılaşmasıdır. Öğretmen kavga eden iki çocuğu da cezalandığı, çünkü sorunlarını çözmek için bir ’hakim’e yani öğretmene başvurmalıdırlar. Sabahları mendil ve el kontrolü yapar; burada mesele temizlik değil, kurallara itaatin kontrolüdür. Çocukların gününü programlar , yatış saatine kadar ve onların çeşitli yollardan kontrol edebileceğini söyleyerek tehdit eder. Bu çocuklar için pek yabancı bir fikir değildir. Allahtan her zaman onların görebileceği ve denetleyebileceği öğretilmiştir. Önemli olan kuralların çocuğun zihninde mutlaklaştırılmasıdır. Oğlum okula başladığında en yakındığı şey ders saatlerinde tuvalete gidememek ve su içememekti, en doğal ihtiyaçlarının bile kurallarla düzenlenmesi çok ağrına gidiyordu. Belki de bunun da etkisiyle derste birkaç kere altına işedi… Çocuğun yazı yazmayı öğrenmesi yetmez, ‘güzel’ yazı yazmalıdır. Çalışkan olmak yetmez, aynı zamanda itaatkar yani ‘uslu’ olmalıdır.”
Can Başkent