"Nasıl affedersin?" Sorusu geceye ayak uydurmuş onu uyandırmak istemiyormuş gibi kı- sık çıkmıştı sesi. Gözlerimi ona çevirdim anlamayarak. "Biri sana çok kötü bir şey yapmış olsa nasıl affederdin?" Yanağımı kollarıma yaslayıp profilini izledim. Canı sıkkın duruyordu. Birini mi affedemiyordu o da benim gibi? Ya da affedilmiyor muydu? İçinde nelerle savaşıyordu? "Bilmiyorum," diye mırıldandım. "Bende ne denli yara açtığına bağlı... Affedilemeyecek yaralar, kayıplar vardır." Gözlerimin içine baktı. Kahverengi gözlerinde anlam veremediğim bakışlar vardı. "Peki sen?" diye sordum bana da sorma hakkı doğduğunu hissederek. Sigarasından derin bir nefes aldı. Dumanı ah çeker gibi bıraktı. "Müslüm Gürses - Affet," diye mırıldandı. Anlamadım. Anlamadığımı anladı. "Tüm gün bunu düşünüp affedemiyor, o kişiyi affedecek bir yol bulamıyorsam; affetmem. Unuturum varlığını zamanla belki ama affetmem."
Çinlilerin Japonya'ya eğitim amaçlı seyahatlere başlamasının üzerinden daha on yıl bile geçmeden, Çin bir Ulusal Parti (Guomindang) geliştirdi. Bu hareketin bütün liderleri yeni milliyetçilik yollarını öğrenmek için Japonya'da belli bir süre bulunmuştu. Yirmi yıl içinde Guomindang'a bir rakip çıktı; köylü bir aileden gelen (bu Çin'de çok rastlanan bir durumdu) genç bir entelektüelin, Mao Zedong'un önderliğindeki komünist hareketti bu. Söz konusu rakip hareket Rusya'daki Bolşevikleri (Rusya Komünist Partisi-Bolşevik) kendisine model almıştı; Bolşevikler o tarihte otokrasiden yalnızca ismen ayrılan, tek parti sistemi içinde bütün iktidarı ele geçirmişti. Rus modeli gibi Çin Komünist Hareketi de öz olarak milliyetçiydi. Rusya örneğinde komünist hareket açıkça kendisine milliyetçi demiyordu, çünkü Rus milli çıkarları, en az yarısı Rus olmayan ve Rus milliyetçiliğinin etnik karakteri yüzünden "Ruslaştırılamayan" halklardan oluşan imparatorluğu korumayı gerektiriyordu. Çinli komünistler kendi adlarına, kendilerine milliyetçi demiyordu, çünkü onlar kendilerini Guomindang'dan farklılaştırma ihtiyacı duyuyordu. Bu iki hareket Çin milli projesinin başına geçmek için kavga ediyordu, ama proje iki taraf için de aynıydı: egemen ve itibarlı bir Çin. Çin'in egemenliğiyle ilgili Japonların hesapları göz önünde bulundurulduğunda, bu iki güç milli mücadeleyi yürütmek için, en azından sık sık birbirlerinin kuyusunu kazmayı gözettikleri kadar, birlikte hareket ediyordu. Ne var ki, sonunda Mao üstünlüğü ele aldı ve milli proje komünist bayrak altında yürütüldü.
Sayfa 149 - Alfa YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"..Ama bugün boğazımı sıkıştıran dehşet o kadar soylu anlamları olan cinsten değil ve içimi daha çok kemiriyor. Düşünmeyi bile istememe isteği, hiçbir şey olmamış olma isteği, bedenin ve ruhun tüm hücrelerinin bilinçli umutsuzluğu var bunun altında."
Yaşadığımız anların haddi, hesabı yoktur, ama yinede bütün iç dünyamızı altüst eden, her zaman tek bir saniye, tek bir an olur ya, işte o an daha önce bütün özsuları içine çekmiş olan çiçeğin şimşek çakar gibi kristalleştiği andır - bu an, yaratılış anına benzeyen ve aynı onun gibi, insanın kendi hayatının sıcak rahminde sakladığı, görünmez, dokunulmaz, sezilmez, sadece yaşanabilen bir sırdır. Bu sır, insan zihninin hiçbir bilgisiyle hesaplanamaz, sezginin hiçbir büyüsü onu çözemez, ancak çok ender olarak duyguyla yakalanabilir.
Dünya Sevgisi
"Dünya sevgisi nedir ki Allah sevgisi yanında? İnsanların ne diyeceklerine ne çok takılıp kalmışım ben! Ne önemi var insanların ne dediklerinin, ne düşündüklerinin? Asıl sevgiyi suretlere değişmişim de suretleri zannetmişim ve vazgeçemiyorum onlardan. Allah'ım ne zor bu. Yapamıyorum. Senin sevgin yanında, dünya sevgisi bir hardal tanesi etmez biliyorum ama onlardan vazgeçip de gelemiyorum sana. Yardım et Allah'ım. Bana yardım et!"
Sayfa 96
Gerçek dostluk gerçek aşktan çok daha ender'dir
Reklam
200 syf.
7/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 8 days
Feminist Ütopya
Amerikalı feminist yazarın trilojisinin ikinci kitabı olan eser Van, Terry ve Jeff adında bilime gönül vermiş üç arkadaşın Kadınlar Ülkesi hakkında aldıkları duyumlar sonucunda oraya gitmeye karar vermeleriyle başlıyor. Olay örgüsü karakterlerden biri olan Van'ın gözünden anlatılıyor . Zorluklarla Kadınlar Ülkesine gitmeyi başaran bu üç kafadar gördükleri karşısında hayrete düşerler. Kadınlar ülkesi anaerkil yapıya sahip, annelik adı altında bir dine inanan, kız kardeşliğe önem veren kadınlardan oluşmaktadır. Karakterlerden Terry'nin söylemleriyle bire bir patriarkiyi (ataerkillliği) yansıtması Kadınlar Ülkesindeki yaşayışla büyük tezatlık oluşturur. Hikayede ataerkil toplumlara karşı yapılan sert eleştiriler insanı derin düşüncelere daldırıyor. Eğitim sistemi, toplumsal cinsiyet rolleri, güzellik algısı başta olmak üzere bir çok konuya değiniyor. Bu kitap tam bir Feminist Ütoya'dır ve bence herkes tarafından okunmalıdır. İyi okumalar:)
Kadınlar Ülkesi
Kadınlar ÜlkesiCharlotte Perkins Gilman · İş Bankası Kültür Yayınları · 202112.2k okunma
"Sen iyi bir insansın, onun için seni çok öldürmüşler."
Japonlar 1941 yılında Pearl Harbor'a saldırdığında, Amerikalı liderler göründüğü kadarıyla bu saldırının sebepsiz olduğuna samimiyetle inanıyor ve suçu tamamen Japon milliyetçiliğine atıyordu. Ama Japon milliyetçiliğinden kim sorumluydu ki? Birleşik Devletler'de 1853 yılında -dünyadan kendi halinde bırakılmaktan başka hiçbir şey istemeyen bir ülkeye dalıp sonra da kendi isteğiyle çekildiği köşesinden çekip çıkarmak için onu tahammül edilmesi zor "eşitsiz anlaşmalar" imzalamaya zorlayan- devletlerinin Japonya'yı nasıl aşağıladığının farkında olan birileri varsa bile 1941 yılına gelindiğinde o kişiler bu konudaki kabahatlerini tümden unutmuştu. Bugün bile çok kısa Amerikan tarihsel hafızasına sahip Amerikalılar, kendileri için anlamlı geçmişi bin yıl hesabıyla düşünen bir halkla nasıl empati kurabilir ve o halkın bir kışkırtmanın yanıtını vermek için seksen sekiz yıl sabırla beklediğine nasıl inanabilirdi ki? Yine de bu süreç boyunca Japonya ne yaptıysa Batı'dan öğrendiklerini yapmıştı.
Sayfa 146 - Alfa YayınlarıKitabı okudu
Dr.Nazım
Selanik'te dolaşan Dr. Nâzım Bey bu rapor meselesine dair Paris'e Dr. Bahaeddin Bey'e yazdığı dördüncü mektubunda şöyle diyordu: Sabırsızlık etme! Burada boş durmadığımızdan elbette eminsin... İşler yolunda gidiyor. Kuvvet günden güne artıyor. Eserlerini henüz görmemekle ataletimize hükmetme. Raporumu yazmaya artık çok kalmadı. On, on beş gün sonra raporu alırsın."
Sayfa 57 - Kronik KitapKitabı okuyor
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.