Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
❝ Bir Kalbiniz Vardır, Onu Hatırlayınız..
İsmet Özel’in çok sevdiğim bir şiiri şu dizelerle bitiyor: “Herkesin bir bahanesi var, senin yok / biraz bekleyebilirsin, daha sonra / burada kalamazsın, başa dönemezsin / ama dön / eve dön! şarkıya dön! kalbine dön! ... Ev deyince hepimiz yanından dere akan, yaz kış bacası tüten o tek katlı yapıyı resmediyoruz hâlâ. Eski şarkılarımız yenileri
Sayfa 18 - E-KitapKitabı okuyor
"Hayır, özgür değilsin," dedi. "Senin bağlı bulunduğun ip, öbür insanlarınkinden biraz daha uzun; hepsi bu kadar! Senin patron, uzun ipin var, gidip geliyor, kendini özgür sanıyorsun. İpi koparmadın mıydı da..." Zorba'nın sözleri, içimdeki açık bir yaraya dokunup acıttıkları için inatla, "Bir gün koparacağım!" dedim. "Güç, patron, çok güç! Bunun için delilik gerek, delilik, duyuyor musun? Ya hep ya hiç! Ama sende beyin var ve seni bu yiyecek. Aklın bakkal senin, defter tutuyor, bu kadar verdim, bu kadar aldım; kâr şu kadar, zarara bu kadar diye yazıyor. Yani, iyi bir sahip, her işi sermiyor, her zaman arkayı kolluyor. Hayır, ipi koparmıyor rezil, onu sıkı sıkı elinde tutuyor, kaçırırsa mahvoldu demektir zavallı, mahvoldu demektir! Ama, ipi koparmadıkça, hayatın ne tadı vardır, söyler misin bana? Papatya papatyacıktır; rom değil ki dünyayı altüst etsin!"
Sayfa 336 - Can YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Yabancı
Bugün veda ettim. Bir kişiye değil, bir asraydı sanki. Çay içtik önce. iki açık çay. Kafenin içeri doğru açılmış balkon camı önünde. Haliç'i seyrettik bir süre. Uzaklar iyileştirir ya hep, ya da öyle derler, o an gitmeyi düşündüm ben de. Suat konuşurken, ardımda bırakmaya cesaret edemediğim kentin denizine baktım. Öyle çok şey ki! Anladım, gidemem bir yere. Aşığım. Suat'ın canı cehenneme. 12.12.2010
Sayfa 32 - Dergah YayınlarıKitabı okudu
"George dikkatlidir. Başına hiçbir iş gelmez. Bugüne kadar hiç yaralanmamış, çünkü çok dikkatli." "Her neyse, sen yalnızca öyle olduğunu farz et, dönmeyeceğini düşün. O zaman ne yaparsın?" Lennie'nin yüzü korkuyla büzüldü. "Bilmiyorum," dedi. Sonra, "Hey, söylesene sen ne yapmaya çalışıyorsun?" diye bağırdı. "Bu doğru değil ki. George'un yaralandığı doğru değil." Crooks onun üstüne gitti. "Ne olacağını söyleyeyim mi? Seni tımarhaneye koyarlar. Boynuna da köpeklerinki gibi bir tasma geçirirler."
"Neden mutlu aşk yoktur diye mırıldanıp durdum ki bütün gece, mutlu etmeyecekse aşk neden var? Neden bütün gece onun soluğunun buğusunu izledim, kadehinin çın sesini bekledim, sigaramın dumanı sigarasının dumanına karışsın diye çakmağına uzandığı ânı gözledim? Çok ateşlendim bu gece, nabzım hâlâ yüksek. Şu anda saat sabahın beşi. Yaşadığım bu olağanüstü gecenin her ânını yazarak aklıma kazımak istiyorum ama öyle şarhoşum ki." İki de dize yazmışım, bestelerim diye düşündüm herhalde. "Dünyanın en insansız yerlerine giden bir gemideyiz / Saçların saç denizi / Deniz değil okyanus."
Sayfa 263 - Can YayınlarıKitabı okuyor
Kadın Dövmenin Hayret Veren Faydaları
Bu dünyaya gözünü açan "insan yavrusu" dayakla, önce bir kadın olan annesine karşı, genellikle de babası tarafından uygulanırken tanışır. Kadın dövmenin aileye, çocuklara, topluma ve döven şahsa kazandırdıklarının ne kadar çok, ne kadar büyük ve ne kadar geniş boyutlarda olduğunu bütünüyle kimse tahmin edemez! Kadına dayak atılmasından öyle kesimler ve kimseler yararlanır ki, işin üzerine biraz ciddi olarak eğileceklerin buna şaşırmaması mümkün değil! Mesela kadının dövülmesi kadını, erkekten nefret ettirmekle kalmaz, evlendiğine de evleneceğine de hatta dünyaya geldiğine de pişman ettirir, hayatına bile son verdirebilir; böylece nüfus planlaması kolaylaşır. Annesi dayak yiyen kızlar evlenmekten ürkerler, bu da yine bir nebze nüfus planlamasına katkı demektir. Evliliklerin azalması, dünya nüfusunun azalması, hatta yeryüzünden insan neslinin kalkması tüm sorunları halletmez mi?! Çevre kirliliği de dahil! Ozon tabakası bile düzelir. Uyuşturucuya, şiddet ortamında yetişen çocuklardan daha müsait kimse bulunamaz. Sigara hariç, dünyada, sadece uyuşturucu madde pazarının yılda 500 milyar dolar olmasına, hanımına dayak atan, yuvasını dağıtan bir babanın katkısını kim inkâr edebilir! Şeytan hayatını mahvetti, Hz.Adem'le başlayan insanoğlu yüzünden! Adem'den sonra anasız çocuğun dünyaya geldiği görüldü mü? Her anne evlenerek, bir erkeğin her türlü hizmetini görerek, bir de çocuk doğurarak, şeytanı uğraştıracak insan neslinin sayısını alabildiğine artırmıyor mu? Kadın cezayı hak etmez de, kim eder!
Sayfa 9
Reklam
"Pardon," dedim, "Dışarıda neden kimse yok? Saat de çok geç değil ama... Trafik olması gerekmez miydi?" Taksici güldü. "Abla sen ne diyorsun ya?" dedi, "Sizin yarışma öyle bir reyting yaptı ki siz eve erken ulaşın trafiğe kalmayın diye millet arabayla sokağa çıkmadı bugün!" Kendimi şok içinde geri çektim. Bu şaka olmalıydı. "Bu şaka değil, değil mi?" diye sordum merakla. Adam bir kez daha güldü "Sağa baksana abla,'' dedi, "Camlardaki insanlar sizi izliyor."
FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA;
Korkuyorum yaşamaktan ki çok güzel derken çok yanılmışım.Güzel değil yaşamak.Ya da güzeldi bir zamanlar.
Sayfa 504Kitabı okudu
Doğan her bebek Atlas’ın öne eğilmiş omuzlarıyla gelir bu dünyaya. Tek fark onun sırtında Dünya’yı değil sayfalarca öyküyü taşımasıdır; Tarih’in öyküsü yüzündendir ki bakışları ilk günlerde çok yorgun, çok uzak görünür.
Görünen o ki, az sayıda basit gerçeği kullanarak yaşamın karmaşıklığını ve çeşitliliğini anlamamız mümkün. Nispeten basit olan bir avuç yasanın yalnızca Dünya’da değil, Evren’in tümünde meydana gelen çok çeşitli doğa olaylarını açıklamakla kalmayıp, bu olaylar hakkında çeşitli tahminler yürütülmesine de olanak tanıdığını yüzyıllardır biliyoruz. Her yanında farklı kanunların geçerli olduğu bir Evren’de yaşayabilirdik ama yaşamıyoruz. Bu gerçeğin içimizde saygı ve hayranlıktan başka bir duygu uyandırmaması gerekir.
Sayfa 420 - Say YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Biz, saffetimizle sanırız ki bütün tanıdıklarımız her zaman kendimizi olduğumuz gibi görecekler, mâsum isek mücrim saymayacaklardır. Halbuki aleyhimizde verilen hükümlerin sebepleri çok kere bizim kusurlarımız değil, bize bakanların görüşlerini bulandıran kendi hisleri, acizleri ve öfkeleridir.
"Raskolnikov konuşmadan ona bakmaya devam ediyordu. -Yani benim suçum, kendi evimde korunmasız bir kızı sıkıştırmam ve onu 'tiksinç önerilerimle aşağılamam'dır, öyle değil mi? (Herkesten önce kendim itiraf ediyorum bunu!) Yalnız, kabul ediniz ki, ben de bir insanım... et nihil humanum...* Kısacası, ben de âşık olur, sevebilirim (ne yaparsınız, böylesi şeyler bizim irademizle olmuyor). Bu durumda da her şeyin açıklanması son derece doğallık kazanıyor. Burada bütün sorun şu: Ben bir canavar mıyım, yoksa bir kurban mı? Kurbansam, nasıl bir kurban? Düşünün, ben sevdiğim kıza benimle birlikte Amerika'ya ya da İsviçre'ye kaçmasını önerirken, belki de ona karşı sonsuz bir saygı besliyorum içimde. Yalnızca bu da değil. Her ikimiz için mutlu bir gelecek kurmayı düşünüyorum. İnsan aklı, algılaması, tutkuların tutsağı oluyor çoğu kez. Ben belki de ondan çok kendime kıydım..." * (Aslında da Latince) - İnsana aykırı değil!
Kedinin Sahibi Kim?
Süreyya'nın benliği Yaratıcının kediye hayat bağışlamasını, onun her ihtiyacını görmesini, her an onunla ilgilenmesini, ona en güzel biçimi vermesini, tüylerini olabilecek en güzel şekilde yaratmasını görmezlikten gelip, kedisi için yapageldiği tek şeyi yani onu besleme fiilini -ki o da Yaratıcının verdiği ikram etme, yardım etme, merhamet ve
"Seçimi kazanma şansımı küçük görüyorsun, değil mi?" "Hem de çok," diye onayladı eski Eğitim Bakanı. "Sen bir Smyrno'lusun." "Bu yasal bir engel teşkil etmiyor. Unutma ki ben de Vakıf'ta eğitim gördüm." "Haydi ama, kimi kandırıyorsun? Önyargı ne zamandan beri kendininkinin dışında bir yasa tanır oldu?"
Sayfa 304Kitabı okudu
Bir keresinde erkek kardeşim beni siksin diye uğraştım, nasıl bir muhallebi çocuğu olduğunu bilirsin işte, herkesin canını sıkıp durur. Tam olarak nasıl olduğunu hatırlamıyorum artık, evde yalnızdık ve benim azgınlığım üstümdeydi. Benden bir şey istemek için yatak odama geldi. Elbisem yukarı sıyrılmış bir vaziyette yatmış hayal kuruyor, fena halde istiyordum, bu yüzden içeri girdiğinde kardeşim olmasını hiç umursamadım ve onu bir erkek olarak gördüm, bu yüzden eteğimi indirmeden yatmaya devam edip ona kendimi iyi hissetmediğimi, karnımın ağrıdığını söyledim. Hemen gidip ilaç getirmek istedi, fakat ona engel olup karnımı biraz ovarsa bana iyi geleceğini söyledim. Karnımı açıp çıplak tenimi ovdurdum. Koca aptal gözlerini duvarda tutmaya çalışıyor, karnımı bir tahta parçasıymışım gibi ovalıyordu. “Orası değil, salak,’ dedim, ‘Biraz daha aşağısı... Ne korkuyorsun?’ Sancım varmış numarasına yattım. Sonunda yanlışlıkla orama dokundu. ‘Orası! Evet!’ diye bağırdım. ‘Orayı ov, çok iyi geliyor!’ Koca budala her şeyin numaradan ibaret olduğunu anlamadan amcığıma beş dakika masaj yaptı, biliyor musun? O kadar kızdım ki odadan çıkıp beni yalnız bırakmasını söyledim. ‘Hadımağasısın oğlum sen,’ dedim, ama o kadar salaktı ki ne anlama geldiğini bildiğini sanmıyorum.”
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.