Şaman müzleri ve ritleri ile TELEGRAM arasındaki alâka üzerinde epey durduğum malûm… AKAPUNKTUR tedavisi misâl, Çinliler’in gümüş iğnelerle yaptıkları tıbbî işlemin, Batı’da o işi elektronik cihazların “ışın” ile gerçekleştirmeleri gibi… NYMPHA Ser’den, geçen yılın sonlarında bir TELEGRAM hüneri: Gözleriniz yumulu iken, karanlıkta gözkapağınızdan süzülen ışık veya ışıkta yatarken karanlık; yahut, ince iplik gibi ışıklardan havaî fişek desenleri gibi değişen desenler, yine gözleriniz kapalıyken. Bunlar sıradan. Ama şu yeni: Uykudan kalkıp kalkmamakta tereddütlü, yarı uykulu yarı uyanık bir hâldeyken, onlar mâlûm görevinde, biteviye konuşma ile bedenime tesir içinde demek beni hazırlıyorlarmış ki, ben kızgınlık - rahatsız edilme hâlinde, iddialarıyla uyandım ama gözlerim kapalı: “Duvara bak duvara, kimin adı var!”… Fos çıkacağını umarak, tam ayık bir şuurla duvara baktım: El yazısına benzer bir yazıyla, “Yalım ……” yazıyor. Soyadını bir türlü okuyamıyorum, hem harfleri sökemedim hem çok silik… Sanıyorum birkaç saniye sürdü ve yazı silindi… Ardından, zaman zaman tazeledikleri bir mevzu olarak, “o filânca” diye çeşitli “meslek” ve “karaktersizlik-adilik” telkini tipler olduğunu beyanla, benim “kafayı ona yormamı” sağlamak için epey dil döktüler; ama ben hiç oralı olmadım, demek bahsin nasib yeri burasıymış!