Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Siretin güzelliği yüreği kuşattığı bir gecede, Fantaziyeler talan olur saçılır birkaç hecede. Suret… Dış güzellik… Akıbeti olan… Okyanusun maviliği… Siret… Gönül güzelliği… Kalıcı olan… Okyanusun derinliği… Suretin güzelliğini arayan her göz yanıldı! Suret, bir ömür güzelliği taşıyabilir sanıldı. Siretin güzelliğini arayan her göz gönüldendir.
Dücane Cündioğlu ELİF ŞAFAK -AŞK KİTABI ÜZERİNE
Aklın kaleminden kırk kurallı aşk — "Mevlâna.... İslâm âleminin Shakespeare''i!" (s. 38) Başka bir zaman olsa, bu denli bayağı bir benzetmeyle karşılaştığım daha ilk anda muhtemelen elimdeki kitabı -bir daha açmamak üzere- kapatır ve bir kenara koyardım. Bu sefer öyle yapmadım. Bir lâ havle çekip bu bayağılığın altını çizdim, sonra da
Reklam
Halk arasında Erika'nın gülü diye adlandırılan bir bitki var. Bizim halktan bahsetmiyorum tabii, muhtemelen içinde Erika'ların olduğu bir çöl halkı bu. Her bitki gibi susuz kalınca kuruyor fakat ölmüyor. Kururken bir top formuna bürünüyor, sonra rüzgarla oradan oraya sürükleniyor. Yıllarca süren kuraklığın ardından bile ulaştığı ilk nemli yerde dallarını tekrar yayıyor, bir de yağmura denk gelirse misler gibi çiçekleniyor. İşte ben de şu sıra kendimi bu bitkiye benzetiyorum, evet belki kurudum ama inatla ölmüyorum, yeşillenmem bir yağmura bakar. -Aylin Balboa
Naat "Arif Nihat Asya"
Seccaden kumlardı... Devirlerden, diyarlardan Gelip göklerde buluşan Ezanların vardı. Mescit mümin, minber mümin.. Taşardı kubbelerden Tekbir, Dolardı kubbelere "amin"!
Veysel karanî /Dursun Ali Erzincanlı şiirinden
"Anne hani sevgiliyi görmek için köyüne gitmiştim ya O gün ellerini nasıl kokladıysam çöl boyu gül kokusu gitmedi burnumdan. Sanki sende yanımda yürüyordun. Anne o sadetli evine yaklaşırken kalbim durucak gibiydi Eşiğini öptüm, ellerini öper gibi. Çok az kalmıştı görmeye, kapı açılacak sevgiliyi görecektim Kapı açıldı ama göremedim. Yoktu bekliye bilirdim dönüşünü ama sen yalnızdın. Sevgilinin çok seveni vardı ölümü bile göze alan Ama senin benden başka kimsen yoktu Ben de gül için gülü görmemeye göze aldım Sana döndüm ama gördüm ki, her yol aslında ona çıkıyormuş. Meğer Allah, senin avuçlarında bana sevgilinin kokusunu sunmuş yıllarca. Anne sana bir müjdem var! Sevgili gül kokulu hırkasını göndermiş bana. Şimdi tek dileğim, bu hırka hem bana güç versin onsuzluk sabrında, hem sana ışık olsun karanlık kabrinde..."
Eylül 14, 2017
Bana kül ve çöl dedi tanrı Ona gül ve su Bir eski zamandı Renklerimi yitirmiştim Griye dönüşmüş Siyah ve beyaz arasında Gidip geliyordum İnsanlar gidip geliyordu Hayatımın içine ediyordu kimi Kimi gül dikiyordu çöl bahçeme " Gülü gül olduğu için sevmeli " diyordu biri " dikeni sevdaya dahil " Eski zaman sevdalarıydı Eskici dükkanlarında kaldı Teknoloji aldı götürdü Satamadan getirdi Bir erkek bir kadını gömdü Kalbinin toprağına Bir kadın bir erkeği ateşe verdi Yansın diye bir ömür Hikayemiz bu kadardı Ülkemizde mutlu sonlar yasaktı. Selçuk Aydın / Eylül 2017
Reklam
youtu.be/er2jX6at7Ck Anlamadın anlama sen Şu gönlümde farklısın sen Bu baharda gelmez isen Sil beni beni sil beni beni Her şey gözümde dün gibi Hayallerim sürgün gibi Değişmedim ilk gün gibi Bil beni beni bil beni beni Gonca gülü diken etme Gözyaşını döken etme Etme ey sevgili etme Çöl beni beni çöl beni beni Mustafa Yıldızdoğan
LABİRENTİNDE ÖLEN KRAL İBNİ HAKAN EL-BUHÂRİ
“…kendisine bir yuva yapan örümcek gibi; oysa yuvaların en çürüğü örümcek ağıdır.” Kuran, XXIX, 40 “İşte,” dedi Dunraven, kasvetli bataklığa, denize, kum tepelerine, çoktandır onarılmamış bir ahırı andıran, gösterişli ama yıkık dökük yapıya puslu yıldızları da katan bir el hareketiyle:
Korkuyorum. Hislerim bedenimi körüklüyor. Kor bir ateşi seyredercesine dalıp gidiyorum uzaklara. Uzaklar giderek yakınlaşıyor. Ben yine korkuyorum. Zaman geciyor. Küçük binalar arasında yalnızlığım büyüyor. Taş duvarlı kalelerden geliyor eski bir atlı. Benimse gördüğüm kırmızı mavi bir yol geçen hanı. Kimler geliyor kimler geçiyor. Bugün çok korkuyorum. Dün bu kadar çok korkmamıştim. Nedense bugün birşeyler oluyor. Kimileri doğuyor kimileri ölüyor. Hayat bu yaşadığın kadar. Ölüm bu süren dolana kadar. Nefes alamiyorum. Mutluluklar mi azalıyor ozlemler mi çoğalıyor her ne oluyorsa bugün bir seyler oluyor. Korkuyorum olacaklardan.  İstasyondaki sarı çizgilerden varlığını haykıran sessizlikten  umutlarimin sönmesinden kurumuş toprak gibi bir daha filiz verememekten korkuyorum. Çöl gülü değilim ben. Dayanamam solarım kendi dikenlerimin üstüne. Bana baharlar gerek. Hiç solmayan papatyalar.. yine de korkuyorum  alınırsa tacım bu benim kendimle savaşım. Her seyin iyi olacagina inancimla artik korkmuyorum köprü altlarındaki kirli elbiselerden. Çünkü köprülerden sular gecermiş. Demem o ki o köprüden cok sular aktı. Bu kadar korkakligima rağmen hiç korkmadim sevmekten. Sevdiğime sevdiğimi soylemekten. İnsanın başına ne gelirse hep meraktan gelirmiş. Benim başıma neler geldi bir bilsen.. zaman her şeyin ilacı derler. Fazla içersen zehirliyor işte.. korkma zamansız içmem ben.. zehrin en guzelinden bir vedadır bu. Hoşçakal dün.
107 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.