Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Atatürk savaşı adım adım takip etmiştir. Askerliğe bir bilim olarak ilgisi vardır. Bu muharebeyi nasıl kazandık, onlar neden kaybetti vs. birçok sorunun cevabını arar. Yunanlıların yaptıkları hatalara bakar. Mesela, taarruz sürerken bir telgraf gelir, bizim- kiler telgraf karşı tarafın eline ulaşmadan kesip alır. Telgrafta Trikopis'in başkomutan olduğunu bildirilir, ama haber Trikopis'e ulaşmaz. Trikopis ancak Dumlupınar'da esir düşünce bundan haberdar olur.
Fatiha-i Şerife'de başından tâ اِيَّاكَ kelimesine kadar gaibane medh ü sena ile bir huzur gelip اِيَّاكَ hitabına çıkılması gibi, biz dahi doğrudan doğruya gaibane aramayı bırakıp, aradığımızı aradığımızdan sormalıyız; herşeyi gösteren güneşi, güneşten sormak gerektir. Ayet-ül Kübra - 101
Reklam
Efendiler ve Ey Miller,
İyi biliniz ki Turkiye Cumhuriyeti peyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat (yollar), tarikat-s medeniyettir (wygar lik yollarıdır). Medeniyetin emir ve talep ettiğini yapmak, insan olmak için käfi dir
Unsurları zîhayatın imdadına, hususan bulutları nebatatın mededine ve nebatatı dahi hayvanatın yardımına ve hayvanat ise insanların muavenetine ve memelerin kevser gibi sütleri, yavruların beslenmelerine ve zîhayatların iktidarları haricindeki pek çok hâcetleri ve erzakları, umulmadık yerlerden onların ellerine verilmesi, hattâ zerrat-ı taamiye dahi hüceyrat-ı bedeniyenin tamirine koşmaları gibi teshir-i Rabbanî ile ve istihdam-ı Rahmanî ile, hakikat-i teavünün pek çok misalleri doğrudan doğruya, bütün kâinatı bir saray gibi idare eden bir Rabbü'l-Âlemîn'in umumî ve rahîmane rububiyetini gösteriyorlar. Ayet-ül Kübra - 98
Hanımlar, Beyler,
Memleketimizin en laaif, en mämur en güzel yerlerini 3.5 une kol ayaklarryla çiğneyen düşmanı mağlup eden zaferin sure needed bilir misiniz? Onduların sevk ve idaresinde ilim ve fon düsturlarn rehber ittihaz etmektedir. Milletimizi yetiştirmek için anl olan, m seplerimizin, darúlfununlarımızın (universitelerimizin) (kurulmannda, temellendirilmesinde) aynı in mesleği (yolu) nakip eder fiz. Evet, milletimizin sipari, içtimai (snyal) beya fikri terbiyesinde rehberimiz ilim ve fon olacakur. (Burns Nacken 17 Ekim 1922)
ölüm, elbette hayattan ziyade bir istediği var.
ölüm o kadar kat'î ve zahirdir ki; bugünün gecesi ve bu güzün kışı gelmesi gibi ölüm başımıza gelecek. Bu hapishane nasılki mütemadiyen çıkanlar ve girenler için muvakkat bir misafirhanedir. Öyle de: Bu zemin yüzü dahi, acele hareket eden kafilelerin yollarında bir gecelik konmak ve göçmek için bir handır. Herbir şehri yüz defa mezaristana boşaltan ölüm, elbette hayattan ziyade bir istediği var.
Reklam
elbette öyle bir Vâcibü'l-Vücud'un mevcudiyeti lâzımdır ki, naziri mümteni', misli muhal ve bütün maadası mümkün ve masivası mahluku olacak." Evet hudûs hakikatı kâinatı istila etmiş. Çoğunu göz görüyor, diğer kısmını akıl görüyor. Çünki gözümüzün önünde her sene güz mevsiminde öyle bir âlem vefat eder ki; herbirisinin hadsiz efradı bulunan ve herbiri zîhayat bir kâinat hükmünde olan yüzbin nevi nebatat ve küçücük hayvanat, o âlem ile beraber vefat ederler. Fakat o kadar intizam ile bir vefattır ki; haşir ve neşirlerine medar olan ve rahmet ve hikmetin mu'cizeleri, kudret ve ilmin hârikaları bulunan çekirdekleri ve tohumları ve yumurtacıkları baharda yerlerinde bırakıp, defter-i a'mallerini ve gördükleri vazifelerin programlarını onların ellerine vererek, Hafîz-i Zülcelal'in himayesi altında, hikmetine emanet eder; sonra vefat ederler. Ve bahar mevsiminde, haşr-i a'zamın yüzbin misali ve numune ve delilleri hükmünde olarak o vefat eden ağaçlar ve kökler ve bir kısım hayvancıklar, aynen ihya ve diriliyorlar. Ve bir kısmının dahi, kendi yerlerinde emsalleri ve aynen onlara benzeyenleri icad ve ihya olunuyor. Ve geçen baharın mevcudatı, işledikleri amellerin ve vazifelerin sahifelerini ilânat gibi neşredip, وَاِذَا الصُّحُفُ نُشِرَتْ âyetinin bir misalini gösteriyorlar. Ayet-ül Kübra - 94
Ağlamak istiyorum, gözlerim kan çanağına dönene kadar. Avazım çıkana kadar bağırmak istiyorum, boğazım acıyana kadar. Anlattıklarımla anlaşılmak istiyorum, hatalarım gözler önünde bulundurulmadan. Anlaşılmak, küçücük de olsa ufak bir tebessüm sevgi istiyorum. Olmuyor, ağlamıyorum ama gözlerim şiş, avazım çıkana kadar bağırmıyorum ama duygularım boğazıma yumru olmuş canımı acıtıyor, anlaşılamıyorum. Hatalarım yanlışlarım hep göz önünde, iyiliğim değil kötülüğüm konuşuluyor her daim.. Ufak bir tebessüm dâhi çokmuş bana. Çok şey istemişim bilmeden, sığamamışım kimsenin yüreğine. Olsun.
Sahip olduğum her şeyi sana verdim. Sahip olduğum her şeyi benden alıp tükettin. Şimdi beni sana verecek öfke veya teessüf dahi kalmadığında terk ediyorsun, elimde sana olan kıymetsiz aşkımdan başka hiçbir şey kalmadığında beni başıboş bırakıyorsun.
Müslümanın en mahrem mekânı olan ev halinin görüntülerini bile sosyal medyada paylaşabildiği, eşiyle mutlu anlarını dahi ulu orta yayınlayabildiği, her türden; her niyetten; Müslüman hanımlarımızın, her tıynetten insanın bulunmasının kesin olduğu sanal ortamlara güya yarı saklı fotoğraflarını atabildiği bir dünyada tırnağını bile namahremden saklayan Meryemlere ne de çok muhtacız bugün.
Reklam
Eğer eldeki verilerin bize gösterdigi gibi, Spinoza 1654-5 yıllannda felsefe ve diğer bilimiere kendini adamak istediyse, bu tutkusu onu bir şekilde Descartes'in ve onun talebelerinin yapıtlarıyla karşılaştırmış olmalıdır. Descartes'in fizik, fizyolo­ ji, geometri, meteoroloji, kozmoloji ve elbette metafizik alan­larında ürettiği tezler üniversite ve şehirli entelektüel çevreler­de yoğun bir şekilde tartışma konusuydu o dönemlerde. Mu­hafazakar Kalvinist liderler şiddetle karşıydılar Descartes'a. 1640'lı yılların ortalarından itibaren Kartezyen düşünce ile il­gili tartışmalar, Hollanda toplumunu siyasi ve teolojik anlam­da iki ayrı kampa ayırmıştı. İster yandaş ister karşıt olsun Des­cartes ismi, 1650 yılındaki ölümünden sonra dahi her okurya­zar Hollandalı'nın dilindeydi.
Sayfa 171 - İletişim Yayınları
İki yakanın dahi birleştiği şu gök yüzü altında, Neden seven yürekler hep birbirinden apayrı usta…!
Başlangıçta büyük devletlerin ihtimal dahi vermediği Balkan devletlerinin galibiyetleri neticesinde ilerleyen Bulgar ordusunun, İstanbul’u ele geçirip Ayasofya’da ayin yapacağı hatta bu amaçla çevre ülkelere davetiye bile yollandığı haberleri İstanbul’a gelmiş, böyle bir durumda, Ayasofya’nın önceden yerleştirilmiş bombalarla ayin düzenlenirken havaya uçurulması yönünde düşünceler dahi konuşulmaya başlanmıştır.
Kanaatlerimiz geçici ve fanidir, en kuvvetli olduğuna inandıklarımız dahi. Duygularımız da öyle. Onlara güvenmemek gerekir.
• "Millet, egemenliğini degil, EGEMENLİĞİN BİR ZERRESİNİ DAHİ başkasına terk edip bırakmanın neden olabileceği felaketin, yok olmanın, zararın elemini her an kalp ve vicdanında hissetmektedir."
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.