Başlarda çok konuştuğunu düşünüyordum, şimdiyse sessizliğe bürünür, hayatımdan çeker gider diye ödüm kopuyor. Bizi birbirimize kavuşturan, onun yüreğindeki iyiliği ve ruhundaki sıcaklığı keşfetmeyi bana öğreten o İlk Kestane’ye şükran borçluyum!
Yeni yaratık adının Havva olduğunu söylüyor. Pekâlâ, benim için bir mahzuru yok. Yanıma gelmesini istediğimde ona bu isimle seslenmeliymişim. Dibimden ayrılmadığından bunun fuzuli olduğunu söyledim ben de. Bu “fuzuli” lafı çok hoşuna gitmiş olacak ki bana olan saygısı artıverdi; sahiden de saygıyı hak edecek kadar kallavi, sıkı bir kelime bulmuştum ve bol bol kullanmaya değerdi. Yaratık değil bir kadın olduğunu iddia ediyor kendisi. Belki de uyduruyordur, ama öyle olsa da benim için bir şey fark etmez. Tek istediğim kendi başının çaresine bakıp biraz susması.
Crawley’in de tercih ettiği üçüncü açıklama ise dikkatleri, bekâret tabusunun bütün bir cinsel yaşamı içine alan geniş çaplı bir bütünselliğin bir parçası olduğuna çekmektedir.
Bilakis bekârete son verilmesi onlar için de önemli bir eylemmiş gibi görünmektedir fakat bekâret bir tabunun, dinsel olarak tarif edilebilecek bir yasağın konusu hâline gelmiştir.
İlkel halkların cinsel yaşamlarındaki çok az sayıda detay, bizim duygularımıza, bekârete, kadının el değmemiş olmasına verdikleri değer kadar yabancıdır.