Madamın hizmetinde çalışan soylu bir aile. Lamiel adında bir evlatlık kız edinir fakat halkın diline maruz kalmamak için (halk baya cahil cuhela kanser) yeğenleri olarak tanıtırlar. Kıza herkes hayran kalır ve saygı duyar. 16 yaşında olmasına rağmen yaşıtları gibi hoppa biri değil gayet ağır ve zeki bir kızdır fakat kulturleri dini vecibeleri
Tüketimcilik artık bir hayat tarzı olarak sadece teknolojiyi, müziği, modayı, sporu değil (Miles, 2000); en önemlisi "değerleri" bir meta gibi tüketilir kılmakta ve kendini gösterme, bu yolla varolmanın aracı haline gelmiş bulunmaktadır. Daha önce belirttiğimiz gibi, din dahil bu durumdan muaf hiçbir toplum alanı bulunmamaktadır.
Deniz Gezmiş idamından önce babasına yazdığı mektupta, ”İnsanlar doğar, büyür, yaşar, ölürler.Önemli olan çok yaşamak değil, yaşadığı süre içinde fazla şeyler yapabilmektir.”
Ölüm düşüncesi dönüştürür insanı, günbegün. Daha iyiye, daha güzele ve merhametliye.
“Düşünme geçen zamanı pencerede
Düşmüşüz önüne yılların bir kez
Yaşlanmak değil yaşamak alın yazımız”
(Yahya Akengin)
"Yaşamak Alın Yazımız"...Yeni Medium yazım.
medium.com/turkiyem/yasama...
Beden ülke gibidir. Zanaatkârlar vücudun el ve ayak gibi değişik parçalarına benzer. Şehvet ise vergi memuru gibidir. Gadap ve öfke kadı gibidir. Kalb ise sultandır, akıl da vezir. Şehvet vergi memuru gibi her şeyi almaya çalışır. Gadap ve öfke tıpkı kadı gibi şiddetli ve cezalandırıcıdır; ve bu yüzden öldürmek ve yok etmek ister. Sultan sadece şehvet ve gadabı değil, aynı zamanda aklı da kontrole ihtiyaç duyar ve bütün bu güçler arasında bir denge kurmak zorundadır. Akıl, şehvet ve gadabın esiri olduğunda, ülke mahv, sultan da yok olur." (Shafii 1988)
Muharrem Dayanç:
"Türk edebiyatında en çok ilgimi çeken bahislerden biri “yazarlar ve anneleri”dir. Konu bu kadar genel değil elbette bahsi biraz daha daraltarak söylemek gerekirse “küçük (hatta çocuk) yaşta annesini kaybeden yazarlar”dır. Başlangıçta Tevfik Fikret (12), Ahmet Hâşim (7), Yahya Kemal (13), Ahmet Hamdi Tanpınar (14), Ziya Osman Saba
Yani sanatın sadece bir dil değil, çok daha büyük bir şey olduğunu görüyorsunuz.
Nesnel sanat en azından nesnel bilincin parıltısını gerektirir; bu parlamaları doğru bir şekilde anlamam ve uygun şekilde kullanmak için büyük bir iç birlik ve kendini kontrol etmek gerekir.
“Kavgalar,kan dökmeler en çok dilenciler arasında olmuyor mu? Bir devrimi en candan isteyen kimdir? Bugün en yoksul durumda olan değil mi? Devleri yıkmakta en fazla atılganlık gösterecek olan kimdir ? Yitirecek bir şeyi olmayıp da sadece kazanç sağlayacak olan değil mi?”
"Bir büyüklenmesi var, sanırsın küçük dağları o yaratmış, Dört yıllık üniversiteyi bitirmesi en büyük marifeti. Artık elini attığın yer üniversite mezunu. Ama evde koltuğa bi oturur, sanırsın ilkokul öğretmeni değil, profesör. Öyle bir havalar..