352 syf.
7/10 puan verdi
Dizide öyle bir kardeş olduğunu bile üçüncü sezon fark ettiğim Francesca'nin hikayesini okuyunca iyice anladım ki baya baya tüm aile bu kızı dışlıyor. Yani Francesca'nin mizacı böyle açıklaması tamamen safsata. Elois'in kitabında Francesca düğüne gelemedi diye yazmışlardı ama bu kitapta görüyoruz ki kızı çağırmamışlar bile. Ne Colin'in ne Elois'in düğününe hem de... Bu kız sizin kardeşiniz değil mi abi??? Gareziniz nedir bu kıza??? Colin'den de gına geldi ayrıca, yırtık dondan çıkar gibi her yerden çıkıyor. Hikaye ile ilgili diyecek çok bir şeyim yok, okuması güzeldi bence. Bazı şeyler aceleye gelmiş, bazı şeyler de fazla uzatılmıştı ama genele baktığında beni aşırı rahatsız eden bir şey okumadım. Sadece tek bir yer, tek bir cümle beni inanılmaz sinirlendirdi. John genç yaşta ölüyor ama Francesca bu ölüm üzerine şöyle diyor, "Ben ne yaptım da başıma bu geldi? Ben bunları hak etmedim." Olay sen misin gerçekten? Otuzuna bile gelmemiş sağlıklı kocan ölmüş, neden onun başına bu geldi, o bunları hak etmedi diyeceğine "ben" diyorsun. Adamı sevmesen yine anlayacağım ama seviyorsun da... Bu bencillik ve sığlık beni şoka uğrattı...
Sana Muhtacım
Sana MuhtacımJulia Quinn · Epsilon Yayınevi · 2020792 okunma
Bir ev; bir sokak, bir şehir ya da tuğla ve harç gibi yapay şeyler değildir. Ev, insanın ailesinin olduğu yerdir, öyle değil mi?
Reklam
"Beni taşımak zorunda değilsin. Yürüyebilirim." "Ben senin lordun ve kocanım. Ya kucağımda gidersin ya da omzumda." "Omzunun üstünde." "Kalçalarını tutma mı istiyorsun demek? Benim için hiç sorun değil." Ona sert sert baktım fakat o kahkaha atıp alnıma bir öpücük kondurdu.
Dünya kadına, erkeklere dediği gibi ‘İstersen yaz, umurumda değil’, demiyordu. Dünya kaba kaba gülerek, ‘Yazmak mı?’ diyordu. ‘Yazman ne işe yarıyor?’
✓ Zaman ne çabuk geçiyor, değil mi?
Sayfa 13 - Yakamoz YayınlarıKitabı okuyor
“Ona hayranlık duyarım. Öyle eksiksiz ki! Bu dünyada herhangi bir çeşit kusursuzluğa, dört başı mamurluğa rastlamak zor, öyle değil mi? Bu adam öyle işte. Kendi türünde gerçekten dört başı mamur. Başka herkes eksik, bitmemiş, öyle çok parçaya bölünmüş ki, parçalar birbirine uymaz olmuş. Ama Toohey öyle değil. Yekpare bir kaya o. Bazen dünyaya kızdığımda, onu düşünüp avuntu buluyorum. Öcüm alınacak nasılsa, diyorum. Hak ettiğini bulacak bu dünya ... çünkü Ellsworth Toohey var.”
Reklam
Ben bu kitabı karmakarışık okuyorum. Başından başlamadım. Ortasından. Çünkü bazı kitaplar mevzuları için okunmaz. Ben zaten vakaya ehemmiyet vermem. İnsan ruhunun içi görünmelidir, değil mi?
En fazla bir yıllık ömrün kalmış olmalı." Bir bahar ve bir yaz. Sanki yüksek dereceli gözlükler takıyormuşçasına, Studenterlunden'deki ağaçların sararan yapraklanın tek tek görebiliyordu. Aynı ağaçlar 1945 yılından beri buradaydı, değil mi? Ama hiç bu kadar net görünmemişlerdi.
Kitap. Nasıl diyeyim... İçinde yaşadığımız ev gibi olmalı, vatan gibi olmalı, ona alışmalıyız, bağlanmalıyız, köşesini bucağını gayet iyi tanımalıyız, her noktasına hatıralarımız karışmalı. Değil mi? Bir musiki parçası gibi...
Biz dünyanın her yerinden insanlarla bilimsel olarak chatleşiyoruz, ama yakinen onları tanımıyoruz, bilmiyoruz. Belki onları mest ediyoruz, belki biraz açık sözlülüğümüzle ve argümanlarımızla kızdırıyoruz. Ama bu tür etkileşimler insan yüzüyle değil de, doğrudan fikirlerle muhatap olduğumuz için tamamen entelektüel ve bilimsel bir etkinlik, son derece de tatmin edici. Arada çok zekilerle karşılaşıyorum. Mantıklı sorular yöneltiyor. Söylebileceğim şey senin idrakinin aynasıyım ben de yıllardır, lakin coğrafya ve çevre kaderindir. Ülken ve imkanların elimde olsa alasını yaparım. Kaçış mı, hayır... Sen bizim insanlarla hiç uğraşmadın. Senin karşında taş duvar gibi zihniyetler hiç olmadı. Ben gülüm, O cuhelanın fikirleriyle işlenen surları delip geçemiyorum.
1,000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.