Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Çocukluk çayın dem kısmıdır sevgili Tsubasa, büyümekse sıcak suyudur. Deme ne kadar su katarsan kat, çayın tadına dem hakim olur... 80 lik bir ihtiyar bile olsan, çocukluk daha ağır basar ruhta. Bu böyledir...
Sayfa 106Kitabı okudu
Deli olmaya cesaret edemediğimiz, ama yine de özgür­ lüğün özlemini çektiğimiz için, deliliği bu son derece ba­ sit davranış biçimlerine indirgedik; ama bu eylemlerin böy­ le adlandınlması, deliliğin sonsuz ifade biçimlerine haksız­ lık etmektir.
Reklam
Çocukluk çayın dem kısmıdır sevgili Tsubasa, büyümekse sıcak suyudur. Dem' e ne kadar su katarsan kat, çayın tadına dem hakim olur... 80'lik bir ihtiyar bile olsan, çocukluk daha ağır basar ruhta. Bu böyledir...
Sayfa 106Kitabı okudu
Dünya denen masada iki tabak vardı. Masanın bir ucunda oturan tek bir kişinin yediği tabak ile diğer ucundaki doksan dokuz kişinin yediği tabağın boyutu ve içindekiler aynıydı. İşte sayılar burada anlamını yitiriyordu. Tüm dünyayı deli gibi sömüren %1'lik kesim dururken sadece sayıları fazla diye %99'luk kısımda azaltmaya gitmek tam anlamıyla aptalca bir yaklaşımdı. Zaten bu insanların tükettiği kaynaklar oldukça sınırlıydı. O nedenle asıl yapılması gereken doyumsuz bir şekilde dünyanın ruhunu emen o %1'lik kesimi ortadan kaldırmak olacaktı.
Sayfa 399Kitabı okudu
Maaş bağlanan tek ağaç
Yıldırım Bayezid Han, ilk çocuğu dünyaya gelince çok sevinir. Duyduğu mutluluğu paylaşmak isteyip "Bursa'da bugün doğan bütün çocukların ailelerine ulufe verilecektir." diye her tarafa ilân ettirir. Saray kapısına dayanan 80'lik bir kadın "Ulufemi isterim, çünkü benim de bir çocuğum oldu." diye tutturur. Görevliler kadını deli sanarak uzaklaştırmak isterler. Yıldırım Bayezid Han müdahale ederek çocuğu görmeye giderler. Kadıncağız, bahçecik içinde yeni dikilmiş çınar fidanını göstererek şöyle der: "İşte padişahımızın yavrusunun dünyaya geldiği gün diktiğim fidan!.. Benim gibi bir ihtiyarın çocuğu da bu!.." Yıldırım Bayezid Han ne tepki gösterir?.. a-Sinirlenip sarayına döner. b-Kadına da ulufe bağlatır. c-Kadını akıl hastanesine kapatır. d-Kadını kendi hâline terk eder. Cevap: b Not: Dünya tarihinde maaş bağlanan tek ağaçtır. Bursa merkez Osmangazi ilçesi çınar mahallesindedir.
Eğer buraya kadar size önerilenler zor geldiyse her zaman alternatif bir yol olduğunu hatırlatmakta yarar görüyoruz. Madem bunlarla uğraşmak istemiyorsunuz; işte size “para yapmak” için alternatif bir yol. Kitabı kapatın. Arkanıza yaslanın, sıkı durun. Önerimi açıklıyorum: Kendi paranızı basın. Şaka yapmıyorum. Kendi paranızı basın. Yapanlarvar.Frank Tortoriello 1991'de bunu yaptı. Nasıl mı? Frank Tortoriello, ABD Massachusetts'te küçük bir kafenin sahibiydi: “Cafe Deli”. 1991 yılında nakit sıkıntısı çekince bankasına başvurarak 5000 USD'lik bir kredi talebinde bulundu. Ama banka, mali yapısını gerekçe göstererek krediyi vermeyince BayTortoriello daha radikal bir şey yapmaya karar verdi: Kendi parasını basmak. Üzerinde, “10 USD Değerinde Yiyecek Karşıığında Basılmıştır” ibaresi olan ve genç bir sanatçı tarafından dizayn edilmiş Deli dolarları bastırdı. Artık kendi parası vardı. Sahteciliği engellemek için her birinin üzerine tek tek imza attı. Bu 10 Deli dolarlarını 8 ABD Doları fiyatından sattı. Bir de herkes paraları aynı gün sandviçe çevirmesin diye, tıpkı çek gibi üzerlerine geçerli oldukları tarihleri yazdı. Kendisine kredi vermeyen bankacılar bile, onun 10 dolarlarını 8 dolara aldılar. Frank, 5.000 USD'yi topladı ve vaktinde ödedi, hem de sandviç olarak.
Sayfa 43 - Elma yayıneviKitabı okudu
Reklam
Akıl ve ilim gibi şeyler servetten müstağni ve mücerret ve müstakil zannolundukları (servetten bağımsız, soyutlanmış, bir başına sanıldıkları) halde bile para olmadıktan sonra aklın cinnetten, ilmin dahi cahil(lik)den farkı kalmaz. Züğürt bir adam Süveyş Cedveli’ni (Süveyş Kanalı’nı) açabilmek imkânından bahse kalkışsa, divane (deli) olmuş diye tımarhaneye atarlar.
Gibi lik farkı..
"Sana niye deli diyorlar ki! Dinlediğim en akıllı adamsın. Kimseye bir zararın yok. Benden farklı değilsin. Bana deli demiyorlar henüz, 'Deli gibi,' diyorlar sadece. Bir 'gibilik' farkı var aramızda.
Sayfa 86 - Şule YayınlarıKitabı okudu
İnsan(-lık) hem mitlerin yaratıcısı, yani 'mitojenik'tir; hem de nesnesi, yani 'mitolojik'tir. İnsan dışında kalan diğer varlıklar (nesneler) mitolojik olabilirler, yani mitleri yaşarlar, ancak mitojenik değildirker; yani mitleri yapamazlar; doğanın dayattığı öyküleri tüketirler. 'Özne' sıfatıyla insanı tanımlarken 'mitojenik / mitolojik varlık' terimini kullanabiliriz. Mitolojisinde söylemi antropolijik ve her antropolijik söylem gibi psikolojik ve teolojiktir. İnsanın sorduğu enntemel soruya, 'İnsan nedir?' sorusuna yanıt arar (Kerényi 1975). 'İnsan nedir?' sorusu kaçınılmaz olarak 'insan nereden geldi / nereye gidiyor?' sorusuna götürür. Mitolojinin yanıtları mecâzidir: Görüngübilimi varlıkbilim olarak sunar, ki varlıkbilim 'İnsan nedir?' sorusu bağlamında 'imkânsız'ın alanıdadır; 'insan (eylemleri) nasıldır?' sorusundan öteye geçemez.
Bukowski Bukowski Üzerine
Ha, bir şey daha. On yıl sonra 1.95$'lık nüshanız 25$ edecek. Yeterince uzun yaşarsanız ve bomba son noktayı koymazsa, kitapla bir aylık kiranızı ödeyebilirsiniz. O zamana dek, deli gibi okuyun, yalayıp yutun ve büyüyün büyüyebildiğiniz kadar.
Reklam
Ulan Hüseyin :'(
Hüseyin eskiden eroin müptelasıydı. Hala da o illetten kurtulmuş sayılmazdı. Murat, Hüseyin'in ailesini evini de bilirdi. Babası Mahir amca getir götür işleri yapar, evin geçimini temin ederdi. Hüseyin'den başka bir kızı da vardı galiba. Ala- çam taraflarından bir mübadille evlenmiş gitmişti. Askere gidene kadar Hüseyin de kunduracılar
Tarih boyunca insanlar hiçbir zaman eşit olmamıştı. Ama son dönemde sınıflar arasındaki fark çok daha büyük boyutlara ulaşmıştı. Çoğu ülkeden daha fazla paraya ve güce sahip şirketler ve aileler vardı. Dünyadaki tüm gelirin neredeyse yarısı, nüfusun sadece %1'lik bir kesiminin elinde yer almaktaydı. Bu görülebilecek en büyük adaletsizlikti. Noah'ın bu adaletsizlik konusundaki düşüncesi çok basitti. Dünya denen masada iki tabak vardı. Masanın bir ucunda oturan tek bir kişinin yediği tabak ile diğer ucundaki doksan dokuz kişinin yediği tabağın boyutu ve içindekiler aynıydı. İşte sayılar burada anlamını yitiriyordu. Tüm dünyayı deli gibi sömüren %1'lik kesim dururken sadece sayıları fazla diye %99'luk kısımda azaltmaya gitmek tam anlamıyla aptalca bir yaklaşımdı. Zaten bu insanların tükettiği kaynaklar oldukça sınırlıydı. O nedenle asıl yapılması gereken doyumsuz bir şekilde dünyanın ruhunu emen o %1'lik kesimi ortadan kaldırmak olacaktı.
Sayfa 401 - Elma YayıneviKitabı okudu
Son piş -man-lık neye yarar!
Kendisine(Abdülhamid hana)karşı en çirkin ve şiddetli muhalefeti göstermiş bulunanlar bile, zamanla ve arkasından sökün etmiş olan fâciaların îkâzıyla uyanarak nedâmet hislerini terennüm etmişlerdir. Bunlardan filozof Rızâ Tevfik'in kulaktan kulağa yayılmış bulunan Abdülhamîd-i Sânî'nin Rûhâniyetinden İstimdâd isimli şu şiiri, pek meşhurdur: Nerdesin şevketli Abdülhamid Han? Feryâdım varır mı bârigâına? ... Târihler adını andığı zaman; Sana hak verecek ey koca Sultan! Bizdik utanmadan iftirâ atan; Asrın en siyasî Pâdişâhina!.. Padişah hem zâlim hem deli dedik; İhtilale kıyâm etmeli dedik; Şeytan ne dediyse biz "beli" dedik; Çalıştık fitnenin intihâbına... Divane sen değil, meğer bizmişiz, Bir çürük ipliğe hülyâ dizmişiz; Sade deli değil, edebsizmişiz, Tükürdük atalar kıblegâhina!..
Sayfa 58 - Nev Y.Kitabı okudu
Siz gene de siz olun!
"Bırakın bu ruh hastası modern insan tipi size 'deli' desin..."
Sayfa 11 - Meriç BilgiçKitabı okudu
89 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.