Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.26
Özge
Özge
@demirbilekozge
Lisans
15 Kasım 2000
39 okur puanı
Mayıs 2021 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
Bir ülke düşünün: içinde sadece kadınlar var. Ülkede bulunan tüm çocuklar kız çocuğu. Erkeklere dair en ufak bir kalıntı yok. Etraflarındaki tüm komşu ülkelerle bağlantıları kesilmiş, dış dünyaya dair en ufak bir fikri olmayan fakat yeterince gelişmiş, modern bir ülkede kendi kendilerine yaşayan kadınlar düşünün. Ülkede sadece annelik içgüdüsü mevcut. Herkes kardeşçe büyüyor ve yaşıyor. İşte böyle bir yer Kadınlar Ülkesi.
3 Amerikalı erkek arkadaşın sadece kadınlardan oluşan, hiç erkeğin bulunmadığı bu Kadınlar Ülkesi isimli ülkeyi keşfetmek istemesi ve oraya gitmeye karar vermeleriyle başlıyor kitabımız. Kadınlar Ülkesi’ne gidip oraları gezip gördükçe geri dönmek istemiyorlar neredeyse, çünkü o ülkede her şey incelik ve titizlikle yürütülüyor, her işe kadınların eli değiyor. Annelik ve eğitim kutsal derecede önemli bir şey onlar için.
Böyle bir ülkede yaşamak ister miydiniz? Ben isterdim açıkçası. Çünkü kargaşa yok, kaos yok, kavga yok, rekabet yok, eşitsizlik yok, torpil yok. Huzur var, kardeşlik var, saygı var, sonsuz ve koşulsuz sevgi var. Ülkedeki her olay birlik ve beraberlik içerisinde yürütülüyor.
Kitap hakkındaki düşüncelerime gelecek olursak; kitabı çok beğendim. Öncelikle dili çok akıcı, hikayesi çok sürükleyici, kitabı elinize aldığınız an kitap kendini okutuyor. Annelik, eğitimin önemi, birlik ve beraberlik gibi konular çok güzel işlenmiş. Sadece kitabı okurken bana bazı yerler saçma geldi (2000 yıldır ülkede erkek bulunmaması ve partenogenez (bakire doğumu) gibi şeyler) ama bir bilimkurgu klasiği olduğu için laf söylememe gerek bile yok.
Bir İdam Mahkûmunun Son Günü-Victor Hugo Kitap Yorumu
Kitabın isminden de anlaşılacağı üzere idam cezasına çarptırılmış bir mahkumun son gününde aklından geçen düşünceleri okuyoruz bu kitapta. Kafasının giyotin sehpasına koyulup da idam edileceği o ana kadar mahkumun psikolojisine çok yakından tanık oluyoruz. Victor Hugo her sayfada idam cezasına olan karşıt tavrını belirtmiş, ne yazık ki kitap ilk yazıldığında toplum tarafından iğrenç, okunmaması gereken bir kitap olarak tanımlanmış. Peki idam cezası gerçekten şart mı? Bir insanın hayatını üçgen bir bıçak ile ellerinden almak bu kadar kolay mı? peki ya o insanın geride bıraktığı insanlar ne olacak? Kitabı okurken kendinize bu soruları soracağınıza eminim. Okumayan herkese öneriyorum.
Martin Eden-Jack London kitap incelemesi
Merhaba Jack London’dan okuduğum ilk kitap olan Martin Eden’in kitap yorumuyla geldim.
İşçi sınıfından olan Martin Eden, öfkeli, kaba, görgü kurallarını bilmeyen bir denizcidir. Öbür tarafta ise burjuva sınıfına ait Ruth, kuralcı, görgü sahibi, eğitimli bir kızdır. Martin, Ruth’a gönlünü kaptırır ve onun uğruna kendini kitaplara adar, görgü kurallarını öğrenmeye başlar, işçi sınıfının eksikliklerini kapatmaya çalışıp burjuvazi sınıfta Ruth ile denk olabilmek için elinden geleni yapar.
İş Bankası Yayınları’nın Modern Klasikler Dizisi’de bulunan bu kitabı neden bu zamana kadar okumadığımı sorguladım çünkü kitabı gerçekten çok beğendim. Kitabı okuyup kapağını kapattıktan sonra bile saatlerce beni düşünmeye iten, aklımdan çıkmayan bir kitap oldu Martin Eden. Kitabın bana hissettirdiklerine gelecek olursak;
öncelikle yazarın kalemi çok güçlü, betimlemeler çok kuvvetli. Yaklaşık 500 sayfalık bir kitap olmasına rağmen kitabı okurken hiç sıkılmadım.
Martin’in kafasından geçen her düşünceyi detaylı bir şekilde okumak çok hoşuma gitti, anlatılan her düşünce hemen gözümün önünde canlanıverdi.
Bir diğer hoşuma giden şey ise, Martin’in Ruth’a duyduğu aşk sayesinde kendini iyileştirmeye çalışması, sahip olduğu kalıplardan kurtulmaya çalışması oldu.
Ayrıca kitap otobiyografik roman özelliği taşıdığı için Jack London’ın hayatına tanık olmak, çevirmenin eklediği son notlar sayesinde yazar hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak da çok güzel bir histi.
Okur Takip Önerileri
Kitap ‘güzel öykü’ ve ‘o kadar da güzel olmayan öykü’ isimli iki kısımdan oluşuyor.
‘Güzel öykü’ isimli ilk kısımda dünyanın, gezegenlerin hatta tüm evrenin özenle yaratıldığından, yaratılış sırasında herhangi bir şeyin bir miktar az veya daha fazla olması durumunda, şuanki konumda olamayacağından yani her şeyin belirli bir ince ayara sahip olduğundan bahsediliyor. Tüm bunları, “öyle olmasaydı şimdi bunu konuşmayacaktık” metaforuyla dile getiriyor.
‘O kadar da güzel olmayan öykü’ isimli ikinci kısmında ise, insanların hayvanlardan farklı olarak zekaya sahip olması nedeniyle; insanın doğaya, yaşadığı çevreye verdiği zarar anlatılıyor. Hayvanlardan kendini koruma duygusu ile; toplu göçlerin yaşanması ile hayvanların doğal yaşamına zarar verdiğimiz, sanayi devrimiyle birlikte teknolojinin gelişmesiyle silahlar üretmemiz ve bunları hayvanlara karşı tuzak kurarak, onları öldürerek kendimizi onlardan üstün görmemiz, dünyayı sadece bize ait bir yer olarak zannetmemiz aktarılıyor.
Kitabın asıl fikri ise tüm bunlara son vererek Yeşil Uyanış Hareketi ile canlıları korumamız, yaşadığımız çevreye değer vermemiz ve doğa sürekli değişim halinde olduğu için değişen çevre koşullarında var olan durumu korumamız gerektiğini ifade ediyor.
