Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
montaigne ve denemeler üzerine
''Montaigne'e göre her insan kendisi için bir derstir. Yeter ki, kendini iyi görebilsin. ''Benim yaptığım şey, bildiklerimi söylemek değil kendimi öğrenmektir. Başkasına değil, kendime ders veriyorum. Ama bunları başkalarına da anlatmakla kötü bir iş yapmıyorum. Bana yararı olan bir işin başkalarına da yararı olabilir... Kendinden söz etmeyi kötü görmek yanlıştır. Bana sorarsanız birçokları içip sarhoş oluyor diye şarabı yasaklamak yanlıştır. Fazla kaçırılan şeyler her zaman iyi olan şeylerdir. İnsanın kendinden söz etmesinin kötü sayılması bence yalnız halkın düşeceği kaba hatalardan dolayıdır. Bu tür kurallar aptallara vurulan dizginlerdir. Ne azizler, ne filozoflar ne de bilginler bu kuralları dinlerler. Ben de, onlara hiç benzememekle birlikte, bu kuralları dinlemem. Bence, insan ne olduğunu bilmekte dikkatli davranmalı, iyi taraflarını da kötü taraflarını da aynı şekilde ortaya koymalıdır. Kendini olduğundan az göstermek alçak gönüllü olmak değil, aptallıktır. Kendine olduğundan az değer vermek korkaklık ve pısırıklıktır. Kendini olduğundan fazla göstermek de çoğu kez kibirden değil aptallıktandır... Kendinden aşağıya bakıp da kafasına hayran olan insan, gözlerini kendinden yukarıya, geçmiş yüzyıllara kaldırsın. O zaman, yüzlerce dehanın ayakları altında kalacak ve burnu kırılacaktır.'''' *denemeler 1
Sayfa 12 - say yayınlarıKitabı okudu
keder üzerine
diriguisse malis ''acıyla taş kesilmek.'' (ovidius, metamorphoses, VI, 394.) *denemeler 1
Sayfa 20 - say yayınlarıKitabı okudu
Reklam
keder üzerine
curæ leves loquuntur, ingentes stupent. ''küçük kederler konuşur, büyükleriyse susar.'' (seneca, hippolyte, II, ııı, 607.) *denemeler 1
Sayfa 22 - say yayınlarıKitabı okudu
keder üzerine
cannes yolundan geriye dönen oğlunu görüp bu beklenmedik mutluluktan ölen romalı kadının, yine sevinçten yaşama veda eden sofokles ve zorba denis'in, roma senatosu'nun kendisini onurlandırmış olduğu haberini okuyup korsika'da ölen talva'nın dışında, yüzyılımızda, son derece arzulamış olduğu milano'nun fethi haberini alınca papa onuncu leon'un böyle bir aşırı sevinç duyup, bedenini ateş sardığını ve bundan dolayı öldüğünü görüyoruz. insanın zayıflığına en dikkate değer delili olarak, kendisine yapılan bir uslamlamayı okulunda ve halkın önünde yanıtlayamadığından diyalektikçia diodorus'un hemen oracıkta son derece büyük bir utanç acısıyla öldüğüne eski insanlar tanık olmuştu. bu şiddetli tutkulaara ben pek az kapılırım. kolay kolay heyecanlanmama; tasayı kabuk içinde gizleyip, düşüncelerle katılaştırırım. *denemeler 1
Sayfa 23 - say yayınlarıKitabı okudu
hiçbir zaman kendi yuvamızda değiliz, her zaman ötedeyiz. kaygı, arzu, umut bizi geleceğe doğru atıyor; bizi olacak olanla, hatta bizim artık varolamayacağımız zamanla oyalayarak, şimdi varolana dair duygu ve düşüncelerden bizi yoksun bırakıyor. ''calamitosus est animus futuri anxius.'' ''gelecekten kaygılı bir ruh mutsuzdur.'' (seneca, epistulae ad lucilium, XCVIII) *denemeler 1
isteklerimiz ve duygularımız bizim ötemize geçerler
''curatio funeris, cordutio sepulturae, pompa exequiarum magis sunt vivorum solatia quam subsidia mortorum.'' ''cenaze töreninin özeni, mezar yerinin seçimi, cenaze alayının görkemi, ölülerin yararından ziyade, yaşayanların avunmasını ilgilendirir.'' (ermiş agustin, tanrı'nın kenti, I, XII) bu bağlamda sokrates, öldüğünüzde nasıl gömülmek istersiniz diye soran criton'a, nasıl isterseniz, yanıtını verir. eğer ileride böyle şeylerle uğraşmak zorunda olsaydım, canlı ve soluğu yerindeyken defin gününün düzeni ve onuruyla meşgul olanları ve mermerde ölü hallerini görmekten zevk alanları taklit etmek isterdim. duyarlılıklarını duyarsızlıkla eğlendirebilen ve okşayabilenlere ve böylece kendi ölümlerinde yaşayabilenlere ne mutlu! *denemeler 1
Sayfa 31 - say yayınlarıKitabı okudu
Reklam
başımıza gelen felaketlere bir sürü bahane uydurmuyor muyuz? boşuna uğraşacağımız yeri elde etmek için haklı haksız neyi birbirimizden kapıyoruz? seni başka yerlere götüren, pek sevilen şu erkek kardeşi o uğursuz kurşunla yok eden, ne yolduğun sarı saç örgüleridir, ne de sürekli dövdüğün bu göğsün beyazlığı. *denemeler 1
Sayfa 36 - say yayınlarıKitabı okudu
aylaklık üzerine
belli bir amaca sahip olmayan ruh, yönünü yitirir; çünkü, denildiği gibi, her yerde olmak, hiçbir yerde olmamaktır. ''quisquis ubique habitat, maxime, nusquam habitat.'' ''her yerde olan maxime hiçbir yerde değildir.'' (martialis, VVIII, LXXIII) *denemeler 1
Sayfa 50 - say yayınlarıKitabı okudu
Kehanet Üzerine
''Yaşadım ben; Jüpiter'in yarın göğü karanlık bulutlarla örtmesinin ya da bize ışıldayan bir güneş vermesinin ne önemi var?'' (Horatius, Odlar, III, XXIX, 29-32 ve 41-44. mısralar) *denemeler 1
Sayfa 63 - Say YayınlarıKitabı okudu
Eski bir Yunan özdeyişine göre, insanlar olayların bizzat kendilerinden değil, olaylarla ilgili olarak sahip oldukları kanılardan sıkıntı duyarlar. *denemeler 1
Sayfa 73 - Say YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Birisi darağacına götürülürken, 'fazlaca kalabalık olmasın' diyordu; zira eski bir borçtan dolayı tacirin birinin yakasına yapışması tehlikesi vardı. Bir başkası cellada gırtlağına dokunmamasını, çünkü çok gıdıklandığını ve gülmekten katılacağını söylüyordu. (...) Bu muzip ruhlu kişilerde ölüm anında bile şakacılıklarını terk etmeyen bulunur. Cellat vuruşunu yaparken, 'adam sen de' diye haykırdı birisi; onun sıradan nakaratıydı bu. Bir başkası yanan ocak boyunca ot döşekte yatmış ölmek üzere iken, ''nereniz ağrıyor?'' diye soran hekime, 'peykeyle ateş arası' cevabını verdi. Papaz, kutsal yağ sürmek için hasta bir insanın acıdan kasılmış ayaklarını araştırdığı sırada hasta; 'onları bacaklarımın ucunda bulacaksınız,' dedi. *denemeler 1
Sayfa 76 - Say YayınlarıKitabı okudu
Günümüzde çocuklara varıncaya kadar çok sayıda insanın, bazı önemsiz rahatsızlıkların korkusuyla kendini ölüme terk ettiğine tanık oluyoruz. Bu konuda, ''Korkaklığın bile sığınmak için seçtiği şeyden biz niye korkuyoruz'' der eskilerden biri. *denemeler 1
Sayfa 78 - Say YayınlarıKitabı okudu
Kader bizi ne iyi ne de kötü yapar; bize sadece maddeyi ve tohumu verir; ondan daha güçlü olan ruhumuz bunu hoşuna gittiği gibi çevirir ve uygular. Mutlu ya da mutsuz, kendi koşulunun tek nedeni ve sahibi ruhumuzdur. Dışarıdan gelen etkiler, tatlarını ve renklerini iç yapımızdan alır; aynen giysilerin bizi sıcaklıklarıyla değil, kendi sıcaklığımızla ısıttıkları gibi, örtmek ve muhafaza etmek içindir onlar. Soğuk bir bedeni sarıp sarmalayan da aynı etkiyi elde ederdi; kar ve buz şekilde muhafaza edilir. Tembel bir kişi için çalışma nasıl işkence ise aynı biçimde şarap yoksunluğu bir ayyaşa, azla yetinme lükse düşkün kişiye, bedensel çalışma narin ve aylak kişiye göre işkencedir - geri kalanlar için de benzer şeyler söylenebilir. İşler kendiliğinden ne çok acı verici, ne de zordur; ama zayıflığımız ve gevşekliğimiz onları bu hale getirir. Yüce ve önemli şeyleri yargılayabilmek için aynı nitelikte olan bir ruha sahip olmak gerekir; bu olmazsa onlara kendi kusurlarımızı yükleriz. Kürek suda kavisli gibi görünür. Önemli olan sadece nesnenin kendisi değil, onun görüldüğü biçimdir. O zaman insanları çeşitli biçimlerde ölümü küçümsemeye ve acıya dayanmaya ikna eden bunca söylem arasından neden bize uygun olanını bulmayalım? Ve de neden, başkalarında başarılı olmuş bunca güzel ikna yolu arasından herkes doğasına uyanı kendisine uygulamasın? Ağrıyı kökünden sökecek güçlü ve acı ilacı sindiremiyorsa, hiç değilse ağrıyı hafifletecek tatlı olanını alsın. *denemeler 1
Sayfa 94 - Say YayınlarıKitabı okudu
Mutluluğumuz Ancak Ölümden Sonra Değerlendirilebilir
Bir başkasının yaşamını yargılarken, bu yaşamı nasıl sürdürmüş ona bakarım; kendi yaşamımla ilgili başlıca kaygılarımdan biriyse, onun iyi geçmesidir, yani dingin ve gürültüsüz bir şekilde. *denemeler 1
Sayfa 110 - Say YayınlarıKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.