Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Acaba sadece aşk uğruna mıydı hepsi?" diye düşündü William. Aşk... Bu kadar kudretli olabilir miydi? Aynı denizlerin çocukları bir kadının özgür ruhuna bu kadar tutsak kalabilir miydi? Cervantes'in yıllar önce kendisine anlattığı, Hızır ve Andrea'nın hikayesi aklından çıkmıyordu. Cesaretle delilik arasındaki arafta sıkışıp kalmış yüzyılın en büyük iki komutanı; uzun saçlı, kömür gözlü bir aşk uğruna Akdeniz'i ateşe vermişlerdi. Bu kadar kudretli olmalı mıydı aşk? Gülümsedi William. Ölmek üzereydi. "Aşk ancak uğruna ömrünü sunduğunda aşk..." diye geçirdi içinden. Arafın ta kendisiydi aşk... "Ve aşk... iyi ki vardı."
KABUL EDENLER
ADANA: Cevdet Akçalı, Fazıl Güleç, M. Salahattin Kılıç, Melih Kemal Küçüktepepınar, Ali Cavit Oral, Emir H. Postacı, Kemal Satır, Ahmet Topaloğlu, Turgut Topaloğlu, Alpaslan Türkeş, Hüsamettin Uslu. ADIYAMAN: M. Zeki Adıyaman, Ali Avni Turanlı. AFYON KARAHİSAR: Hasan Dinçer, Hamdi Hamamcıoğlu, Ali İhsan Ulubahşi, Kazım Uysal. AMASYA: Yavuz
Sayfa 200 - Sayfa Yayınları
Reklam
Üç din, üç peygamber, üç kutsal kitap... Hepsi doğruluğu, dürüstlüğü, sevgiyi, inancı, güveni, şefkati, adaleti, maneviyatı, yaşamı şereflendirirken neden bu kadar ölüm kokuyordu sokaklar?
Sayfa 91 - Doğan KitapKitabı okudu
Diğer herkese karşı bu kadar güçlüyken, kendimize karşı ruhumuzu savunmaya çalıştığımızda nasıl çaresiz, nasıl çıplağız...
Sayfa 106 - Doğan KitapKitabı okudu
Krallıklar da böyle yönetilirler, senyor. Halk huzur, güven ve refah içindeyse size ihtiyacı yoktur. Size ihtiyacı yoksa sizi beslemez. Çünkü madden ve manen onlara yük olan sizsinizdir artık. Kendi ekinlerini ekip, kendi çocuklarını büyütebilirler. Sahip oldukları şeylere göz koyacak bir düşmanları yoksa, sizin onları korumanıza da ihtiyaçları yoktur.
Sayfa 114 - Doğan KitapKitabı okudu
Kontrolün bizde olduğu sanrısıyla yaşıyoruz hayatlarımızı. Prensiplerimiz olduğu yanılgısıyla... Oysa ister rastlantı deyin, ister kader; irademiz dışında gerçekleşen olayların, kestirilmesi mümkün olmayan etkenlerin, bilinmezlerin iteklemeleriyle sürüklendiğimiz patikalarda ilerlemeye çalışıyoruz sadece... tökezleye tökezleye...
Sayfa 180 - Doğan KitapKitabı okudu
Reklam
Uykuya dalabilmek, aklı dinginleştirebilme becerisidir insanın... Sadece dert ve tasadan korkup da kaçmaz uyku. Hayaller kimi zaman öyle büyüklüklere ulaşır ki zihinde, sırf hayal etmenin heyecanı bile aklın duvarlarına çarpa çarpa yankılanır, gürültüden uyuyamaz olur insan. Ama kimi zaman da dediğiniz gibi hayaletlerden korkar da kaçar köşe bucak... Acısıyla baş edemeyince ruhun, terk eder gider insanı kendi haline...
Sayfa 218 - Doğan KitapKitabı okudu
O kadar uzun yıllar savaştım ki... sonunda ne için savaşmaya başladığımı unuttum sanırım; ya da uğruna savaştığım şey zaman içinde o kadar değişti ki, artık dönüp baktığımda tanıyamıyorum...
Sayfa 230 - Doğan KitapKitabı okudu
Çoğu zaman yaşayıp da anlam veremediğimiz olaylar, günü geliyor tekrar önümüze, yolumuza çıkıyor. Kaf Dağı'nın ardında, bazen sadece siluetini gördüğümüz kalelere giden patikalar, onları örten sisin kalkmasıyla beraber gözlerimizin önüne seriliyor. Ama sadece vakti geldiğinde... sadece vakti geldiğinde kalkıyor o sis ve o vaktin ne zaman geleceğini hiçbir zaman bilemiyor ademoğlu.
Sayfa 321 - Doğan KitapKitabı okudu
Kendini suçluyor olmalı. Hırsına, egosuna yenik düşmüş olmayı kendine yediremiyor olmalı. Bu yüzden uyanıkkenki öfkesi... ve saatler süren uykusu da bir kaçış gerçekliğinden..
Sayfa 333 - Doğan KitapKitabı okudu
Reklam
Ölümüne dökülen gözyaşları kadar mi önem arz ederdi ademoğlunun tüm yaşamışlığı?
Kalem ruhun dilidir, senyor. İnsanın varlığını oluşturan ne varsa, yazılarına da onlar dökülür. İnsanın varlığı ise hayatına dokunan ruhların toplamı oluşturur.
Tarih de Türkler
Anneler, çocukları yaramazlık yaptığında, onları, Seni Türklere veririm! diye korkutuyorlardı.
Allah insana hissetmeye dayanamayacağı kadar büyük bir acı vermez, hälâ hissedebiliyorsan dayanabilirsin de...
124 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.