Mensiyüs
Mensiyüs un siyaset alanında söylediklerinin çoğu, sözgelimi - "Hiç bir zaman savaş iyi olmamıştır." - diyerek savaşa karşı çıkışı, gösteriş ve savurganlığa karşı tutumu ustasının izinden gittiğini belli eder. Onu Konfüçyüs'ten ayıran yan ise halk ile yöneticiler arasındaki ilişkiyi başka bir açıdan görmesidir. Monarşiyi (mutlakiyet) demokrasiye yeğler, çünkü, ona göre, bir demokraside herkesin iyi eğitilmiş olması gerekir, oysa monarşide bir hükümdarın doğru yola sokulmasıyla az çok işe yarayan bir toplum düzeni rahatlıkla kurulabilir. Ancak Mensiyüs'e göre, önemli olan halktır, halkın iyiliği için çalışmaktır, hükümdar ise hiç önemli değildir. Burada şu sert uyarıyı yapıyor: Halkın iyiliği için çalışmayan, görevini yapmayan bir hükümdarı tahttan indirmeye, hatta öldürtmeye çalışmak halkın hakkı hatta görevidir. "Mensiyüs demişti ki: Hükümdar büyük yanlışlıklar yapıyorsa, ondan bunları düzeltmesi istenir, hiç oralı olmazsa yerine başka bir hükümdar getirilir. - Mensiyüs şöyle konuştu: 'Zindancıbaşı zindanda düzeni sağlayamıyorsa, ne yapmalı?' Hükümdar dedi ki: 'Değiştirilmeli!' Mensiyüs konuşmasını şöyle sürdürdü: 'Bütün ülkede düzen bozulmuşsa, ne yapmalı?' Hükümdar yanındakilere döndü ve başka şeylerden konuşmaya başladı...." «Halkın devrim hakkı» öğretisi yüzünden Mensiyüs tahmin edilebileceği gibi yöneticilerden pek ilgi görmedi. Yazıları ve resmi, zaman zaman Konfüçyüsçü tapınaklardan bile çıkarıldı. Ne var ki, Çin tarihine bakacak olursak halkın sık sık onun göstermiş olduğu yoldan yürüdüğünü görürüz.
Sayfa 159 - pdfKitabı okudu
Kant, kendinden önceki metafizik anlayışını tümüyle eleştirmiş ve felsefenin kendi deyimiyle Kopernik Devrimi'ni gerçekleştirmiştir. ... Kant'ın matematik felsefesi ile ilgili en önemli katkısı, Aristoteles'in tohumunu ektiği deneyciliği matematik üzerine uyarlamasıdır. Matematik felsefesi hakkındaki düşünceleri en çok Saf Aklın Eleştirisi adlı meşhur eserinde yer alır.
Reklam
Fransız Devrimi'nden esinlenmiş olan Yeni Osmanlılara ve özellikle Namık Kemal'e göre Avrupa'daki refahı sağlayan şeyler, özgürlük, eşitlik ve "fen"di... ...Namık Kemal inanıyordu ki Avrupalılar da uygarlıklarını bunlara borçluydular. Gidip gördüğü Batı'nın hangi tarihsel, toplumsal ve ekonomik koşullar sonucu refaha ulaştığının pek farkında değildi... ...Namık Kemal, Batı'da teknolojinin ya da başka bir deyişle toplumsal yapının ürettiği ideolojinin bir parçasını alıp İslam ideolojisine yamayarak Osmanlı lmparatorluğu'nun gerileme sorununa bir çözüm getirebileceğine inanıyordu. Elbette ki aydın seçkinlerin yapacağı bir işti bu. Bu bakımdan Yeni Osmanlılarınki de toplumsal bir tabana oturtulmamış bir girişimdi. Ama beri yandan, Tanzimat Batıcılarının halktan kopma ve halka sırt çevirme yanlışına düşmediler. Düşmediler çünkü hem tslam ideolojisinden vazgeçmeksizin Osmanlılıklarını sürdürerek Batı'dan yararlanmaktan yanaydılar, hem de Batı'dan ithal etmek istedikleri aydınlanma felsefesi gereği cehaletle savaşmak için halka yönelmek zorundaydılar. Başarılı olmaları için Türkiye'de kafaların aydınlatılması, halkın eğitilmesi gerekiyordu. Bu anlamda Yeni Osmanlılar halka dönüktü demek yanlış olmaz.
Sayfa 16 - İletişim Yayınları, 10. Baskı, 2001, İstanbulKitabı okudu
Erken liberalizm iyimser, enerjik ve felsefiydi; çünkü büyümekte olan, büyük zorluk çekmeden muzaffer olmaları ve zaferleriyle insanoğluna büyük yararlar getirmeleri olası görünen güçleri temsil etmekteydi. Hem felsefede hem siyasette ortaçağa ait olan her şeye karşıydı; çünkü ortaçağ teorileri Kilisenin ve kralın yetkilerini onaylamak, zulmü haklı göstermek ve bilimin yükselişini engellemek için kullanılmıştı; ama Kalvincilerin ve Anabastistlerin o zaman modern olan bağnazlıklarına da eşit ölçüde karşıydı. Ticarette ve bilimde,Doğu Hindistan Kumpanyası ve Bank of England [Ingiltere Merkez Bankası], kütle-çekimi teorisi ve kan dolaşımının keşfi gibi heyecan verici girişimlere enerji sağlamak için, siyasal ve teolojik çatışmanın son bulmasını istiyordu. Batı dünyasının her tarafında bağnazlık yerini aydınlanmaya bırakıyordu, İspanyol gücü korkusu son buluyordu, bütün sınıfların refahı artıyordu, en ciddi yargılar en yüksek umutları destekler gibi görünüyordu. Yüz yıl boyunca bu umutları karartacak hiçbir şey olmadı; sonra, bizzat bu umutlar sonunda, doğrudan Napoleon'a ve ardından Kutsal İttifaka yol açan Fransız Devrimi'ni üretti. Bu olaylardan sonra liberalizm, on dokuzuncu yüzyılın yeni iyimserliğini tazelemeden olmadan önce, arkasına yeni bir rüzgâr almak zorunda kaldı.
Sayfa 191Kitabı okudu
1944'ün unutulan isimlerinden Türkçü-Turancı Selahattin Ertürk
12 Mart'tan sonraydı. Benim çok sevdiğim Tuncer Tuğcu; bilim felsefesi hocamız. Muhtıra'dan sonra, en az iki üç hafta çantamızda pijamalarımızla gezdik, Tuncer Hoca'yla, biz solcuları tutuklayacaklar diye. Hoca da ben de TİP'e daha yakın ve de 'Milli Demokratik Devrim'ciler ve Maocuların aksine, bu muhtıranın
2006'da DSI İkiz Şehirler Genel Üyelik Şubesi'nin aldığı karar uyarınca, "Toplumumuzun emekçi kadın ve erkeklerine özgürlükçü, radikal ve pratik eğitim verilecektir, bu eğitim, bizi sendikamızın savunduğu işçi sınıfı devriminin gayelerine yaklaştıracaktır" (EHO Görev Tanımı). EHO'nun yeniden canlanmasının arkasındaki lider
Reklam
719 öğeden 461 ile 470 arasındakiler gösteriliyor.