Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İngilizlere sığınan son padişah Vahdettin
Kendisini suçlu da addetmiyordu. Mekke'deyken İslam alemine hitaben kaleme aldığı beyannamesinde, San Remo'da yaveri Avni Paşa'ya dikte ettirdiği anılarında ve Şerif Paşa'ya verdiği mülakatta, hep Milli Mücadele döneminde aldığı kararları savundu. Aldatılmıştı, suçlu hep başkalarıydı.
Sayfa 237 - "İstanbul'da hayatımı tehlikede gördüğümden" :Vahdettin İstanbul'u terk ediyor.
Mükemmel Bir Toplumun Anatomisi
Hangi koşullarda erekte olup olmamanız gerektiğini bile dikte edip size ışık tutan bir şeriat varken, laiklik sadece Avrupalı zındıkların kirli oyunudur.
Reklam
Şapka çıkartıyorum, senyör..
Sesin ezgisel vurgusu ve dans eden bedenin hareketleri bizi özgürleştirir. Zevk ve arzu birbirine karışır. Vurguları ve çığlıkları dikte eden doğadır ve bunlar en eski sözcüklerdir, bu nedenle ilk dilin tutkulu bir şarkı olduğunu söyleyebiliriz.
Biz, özgür olmaktan korkuyoruz aslında. Yerleşik düzenin dikte ettiği, herkesin de karşılıklı olarak kabullendiği tutum ve davranış sınırlarının içinde kalmak istiyoruz Bizi nihai bağımsızlığa götürecek adımı atmaya cesaret edemiyor, kendi içimizde- ki sese kulak vermekten çekiniyoruz. Çünkü öyle yaptığımız zaman, bize genellikle deli deniyor. Bize deli denmesini istemiyoruz.
İletişimKitabı okudu
Oysaki Allah tarafından dikte ettirilen kutsal kitap Kuran, erkekle kadının eşit olarak yaratıldığını ve Adem’in yılan tarafından kandırılmasında Havva’nın herhangi bir rolünün olmadığını söyler.
Mahabbarata
Dünyanın en uzun epik şiiri olan Mahabharata yaklaşıkyüz bin beyiti bulur ve Homeros'un İlyada ve Odysseia'sından yedi kat daha uzundur. Şiirde görünen ve dediklerine göre fil hortumlu tanrı Ganeşa'ya iki yıldan uzun bir süre boyunca şiiri dikte ettiren bilge Vyasa tarafından yazıldığı söylenir. Bununla birlikte daha çok 300 ila 400 yılları arasında mitoloji, kahramanlık hikayeleri ve felsefeden derlenmiş gibidir.
Reklam
Kendimize (insanoğluna) yanıltıcı şekilde isimlendirdiğimiz pek çok nitelik atfettik. Sevgi, Nefret, Hayırseverlik, Merhamet, Aç gözlülük, Cömertlik, vesaire. Demek istiyorum ki, isimlere yanıltıcı anlamlar yükledik. Bunların hepsi kendini ferahlatmanın, kendini memnun etmenin biçimleridir, fakat isimler onları öyle bir kılığa sokar ki, dikkatimizi bu olgudan uzaklaştırır. Ayrıca sözlüğe orada hiç olmaması gereken bir sözcük de sokuşturmuşuz-Özveri. Bu sözcük, var olmayan bir şeyi tarif ediyor. Fakat en kötüsü, insanın her eylemini ona dikte eden ve zorlayan Yegâne Güdüyü görmezden geliyor ve ondan hiç söz etmiyoruz: İnsanın kendisine verdiği onayı, ortaya çıkan her yeni durumda ve her ne pahasına olursa olsun güvence altına almasının kaçınılmaz zorunluluğu. Ne isek o oluşumuzu tümüyle bu güdüye borçluyuz. O bizim nefesimiz, kalbimiz, kanımız. O bizi harekete geçiren biricik mahmuzumuz, kırbacımız, üvendiremiz, yegane dürtücü gücümüz; ondan başkasına sahip değiliz. O olmasa sadece hareketsiz görüntüler, cesetler olurduk; hiç kimse hiçbir şey yapmazdı, hiçbir ilerleme olmazdı, dünya olduğu yerde kalakalırdı.
Sayfa 43 - Dedalus KitapKitabı okudu
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.