Kimi zaman kafanızdan geçen belirsiz, silik bir düşünce ya da ta uzaklardan gelen soluk, kararmış bir düşlem, sizin açık seçik, belirli duygularınızın sergilenişi gibi bir kitapta ansızın ortaya çıkıverir.
Yüce varlık bize bir beden verince
Sevmesini öğretti her şeyden önce
Sonra şu delik deşik yüreğimize
Mana incileri sakladı binlerce.
Niceleri geldi, neler istediler;
Sonunda dünyayı bırakıp gittiler;
Sen hiç gitmeyecek gibisin, değil mi?
O gidenler de hep senin gibiydiler.
Sende bir şey var, öyle bir şey ki hiçbirinde rastlamıyorum. Öyle bir şey ki işte bütün endişelerim senin yanında yok oluyor. Ruhuma bir şifa, bir sakinlik geliyor.
Bu evlilik olmayacaktı. Behlül büsbütün kendisinin olacaktı. O güne kadar aşkının endişesiyle hareket eden bu kadın bir dakika içinde anlamıştı ki artık bu aşk yaşayamayacak ve birden karar vermişti: Evet, bu aşk ölecekti, lakin etrafına felaketler serperek...
Sevmek, sevmek istiyordu. Hayatında yalnız bu eksikti, fakat hayatta her şey bundan ibaretti: Sevmek, evet bütün saadet yalnız bununla elde edilebilirdi.
Lakin asıl şiir kadınlardır, bu çiçeklerden şekillendirilerek odanızın yaldızlı hücrelerinde narin çiçeklerde hoş kokulu hatıralarıyla size gülümseyen demetlerdir.