Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Başkan Gonzalo: Marks bize şunu öğretmiştir: "Din halkın afyonudur." Bu, bugün bütün gücüyle geçerli olan Marksist bir tezdir ve yarın da öyle olmaya devam edecektir. Marks, dinin sömürünün ürünü olan toplumsal bir olgu olduğunu ve sömürü ortadan kaldırılıp yeni bir toplum ortaya çıktıkça kendi kendine söneceğini de belirtmiştir. Bunlar göz ardı edemeyeceğimiz ve sürekli akılda tutmamız gereken ilkelerdir. Daha önce ifade ettiğimiz noktaya bağlı olarak halkın dinsel yanının olduğu unutulmamalıdır ki bu, devrim ve somut olarak Halk Savaşı uğruna kendi derin sınıf çıkarları için yürüttükleri mücadeleler önünde hiçbir zaman bir engel teşkil etmemiştir, gelecekte de etmeyecektir. Kongrede kabul edilen programda da onaylandığı gibi bir dini inanç özgürlüğü sorunu olarak bu dinselliğe saygı duyduğumuzun çok açık bir şekilde anlaşılmasını isterim.
Mobbing Bank Diyor ki;
Yaşam Kalite Düzeyimiz Nasıl Artabilir? Yaşam kalite düzeyimizin artabilmesi için ilk önce ortadoğu ve batı sömürge zihniyetinden uzaklaşmamız gerekir. Yirmi yıldır dinci siyasi ideolojik bataklık ülkemizi böyle bir felakete batının ülkemiz üzerinde bir asır önce ki planlarına hazırlık amaçlı bir çabaya dönüşmesine yol açtı. Bir asırlık
Reklam
Mobbing Bank Diyor ki;
Ortadoğu Kültürünün Duygu, Batı Kültürünün Maddi Sömürü Zulmünü Bir İbret ile Bitiriyoruz Türkler de yaşam mana üzerine kuruludur. İhtiyaçtan fazlası zehir gelir Türklere. İsraf haram demeyen din var mı? Dinler yokken Türkler de yaşanıyordu. Dinler bütün bu bilgileri bizden almış kullanmıştır. Dini farklı niyetle kullanmak adına dinin
Helak Olan Kâfirler
Allah'ı ve O'nun gönderdiği kitabı peygamberi inkâr eden ve onlara karşı olup düşmanlık eden insanlara kâfir denir. Bu kişilerin temel özellikleri şöyle sıralanır: a. Cehalet: Onlar gerçeği görmezden gelirler. İşlerine geleni bilir ama işlerine gelmeyene gözlerini, kulaklarını, beyinlerini ve kalplerini kapatırlar. Alıcıları tümüyle kapalıdır. Din, onların nefsani azgınlıklarını engellediği, hayatlarına bir denge, bir disiplin getirdiği ve her istediklerini yapmalarına müsaade etmediği için İslam'ı öğrenmek istemezler. b. Kötü fiiler: Bunlar sorumsuz insanlar oldukları için her şeyi yaparlar. Çünkü ilkesizdirler ya da keyfi olarak ilkelerini kendileri belirler. c. Nimetlerle/imkânlarla şımarmak ve kibirlenmek: Bunun sonunda müstekbir (zorba ve zalim) olurlar ve insanları sömürmeye başlarlar. d. Nimetler/imkânlar ellerinden alındığında feryat etmek: Onlar yaygaracıdır ve en küçük bir şeyde bağırırlar, çağırırlar, dünyayı ayağa kaldırırlar.. e. Gerçeği Dinlememek: İnsanın hayatını düzenleyen ve denge getiren yüce kitap Kur'ân okunduğunda dinlemezler ve Peygamber'e düşmanlık ederler. Onlar Cahiliye Dönemi'nde putlarına istediklerini söyletiyorlar ve putlar üzerinden istedikleri gibi bir din oluşturuyorlardı. Bu nedenle de kendileri/kafalacan/hayatları gibi bir peygamber ve kitap istediler; ancak İslam ile birlikte bu keyfilik, insanları kandırma,istismar ve sömürü sona ermiştir. (Bk. Mü'minûn, 23/63-77).
İsmi (BRHM) Hindistan’ da Brahma olarak bilinen o efsanevi Asi Peygamber. Hz İbrahim’ in hakikati nedir? İbrahim olmak. Tam tersine, bizzat kendi zanlarının oluştuğu çevreye meydan okuyarak, çelişkileri ortaya koymak ve özgür bir insan olarak düşünebilmeye geçmektir, onun makamını içinde açmak. Başta kendi temelini oluşturan zanlarla savaşmaktır. İlk adım “sorgulama”ydı. Bu sorgulama ile beşer, insan olma yönünde bir adım daha atıyordu. Ademiyet makamı… Daha sonra “şekilperestliğin her alanda tespit edilmesi” geliyordu. O şekilperestliğin sonunun fırtınada helak olmak olduğunu görmek ve ondan tamamıyla kurtulmak. Farkındalığın derinleşmesi. Nuh makamı… Ardından; “tespit edilen şekilperestliğe karşı bayrak açmak” gelir. Bizzat o tufanı oluşturmak. Bu inanç sömürüsünü yapanlar güçlü otoriterler de olsa, tek başına o duruşu sergilemek. O sömürü sistemini din kabul eden bir ailesi de olsa, şekilperestlikle savaşmak… “İbrahim Makamı”, insanın eylemiyle samimiyetini ispat ettiği mertebenin adı…
Ve din dersleri hocasının resmini yapan kurşunkaleminle yık Mızraklı İlmihalin yeşil sarıklı iskeletini.. Sen kendi cennetini kara toprağın üstünde kur. Coğrafya kitabıyla sustur, seni "Hilkati Âdem'le aldatanı.. Bu satırlardan da anlaşılacağı gibi Nazım Hikmet, sadece bilimsel materyalizmin değil, diyalektik materyalizmin de etkisi altındadır. Dolayısıyla din, ona göre sadece bir masal, hurafe değil; aynı zamanda insanların, sömürü ilişkilerini doğru okumasını engelleyen bir öğretidir.
Sayfa 156Kitabı okudu
Reklam
Mezheplerin Sahte Yumuşak Yüzü
Kendi hegemonyalarını sürdürmek ve kadın sömürgelerine devam etmek isteyenler, geleneklerini uygulamakta erdem görüp akılcı düşünceden korkanlar, tarikat rantlarının ellerinden gideceğinden panikleyenler Kuran'a dayalı İslamiyet'in en büyük düşmanlarıdırlar. Kuran'a göre İslam'ı anlatanlara, ateistlerin göstermediği düşmanlığı, bu kesim sergilemektedir. Bunun sebebi basittir. Kuran'a göre İslam, bu kesimin sömürü aracı olarak kullandıkları "din"in sundukları gibi olmadığını; yönetim şekillerini, kadına bakışlarını, baskıcı idare biçimlerini, tarikatlarını Kuran'a göre değil örflerine, heva ve heveslerine, Arap geleneklerine göre oluşturduklarını göstermektedirler. Bu kesim, sömürü araçları olan "din" ellerinden alınınca, bunu alanlara "yahudi,mason,sapık,ajan" gibi sözlü ve fiili saldırılarda bulunmakta ve güneşi balçıkla sıvamaya çalışmaktadırlar.
Uluslararası dev güçler, yeryüzündeki üstün konumlarını sürdürebilmek için, sömürü alanlarındaki ülkeleri en azından kendilerinden bir basamak aşağıda tutmak zorundadırlar ve onları bilimsel geriliğe itmek için ellerinden geleni yapmaktadırlar. Bugün yeryüzünde din kurallarına göre yönetilen hiç bir ülke yoktur ki bilimde ileri gidebilmiş olsun. Bu gerçeği en iyi kendi üstünlüklerini devleti dinden ayırmakla sağlamış olan uluslararası dev güçler bilmektedir.
Sayfa 386Kitabı okudu
İktidar, sömürü politikasını din propagandası ile örtmesi halka karşı.
Sö­mürücü devlet her zaman dinsel örgütler ve kilise ile ittifak du­rumunda olmuş ve hatta vicdan özgürlüğü ilkelerini ilan etse de kilisenin devletten ayrılmasına ciddi olarak girişmemiştir.
V.İ. Lenin "Sosyalizm ve Din" makalesinde şunla­rı yazmıştır: "Bütün ömür boyu çalışan ve ihtiyaç içinde olana din bu dünyada muti ve sabırlı olmayı öğretiyor, buna karşılık Tanrı'dan ödül alacağı vaadi ile ona teselli veriyor. Başkasının emeği ile yaşayanlara ise din, bu dünyada hayırsever olmayı öğütlüyor; sömürü düzenini aklamak için onlara çok ucuz araç­lar öneriyor ve cennete gitmek için onlara ucuz fiyatlı bilet satı­yor. Din halk için afyondur. Din kendi insanlık suretlerinin, insa­na az-çok layık olan yaşam istemlerinin kapital köleliklerini unutturan bir tür özgüçsel içkidir. Ancak kendi köleliğini anla­mış ve kendi kurtuluşu uğrunda savaşıma kalkışmış köle artık yarı yarıya kölelikten azat olmuştur.
Reklam
İslam dünyasının her yerinde Müslümanlar içi boşaltılmış içinden halk, hukuk, adalet çıkartılmış yerine soygun, vurgun, baskı ve zulüm doldurulmuş ve üzeri türbanla, çarşafla, sakalla, sarıkla, cami ile minare ile Kur'an kursu ile İmam hatiple kapatılmış bir İslam uygulanıyor. Kur'an ve Hz Muhammed'in dini olan İslam ile hiçbir ilgisi olmayan bu din islam değil, Arap faşistlerinin sömürü dinidir ve maalesef bizim coğrafyamızda da yeşermiş ve Müslümanlar göstermelik şeylerle kandırılarak bu Saltanat dinine iman etmişlerdir.
“Din Gerekli mi Gereksiz mi? Sorusu”
Bu soruya bizim cevabımız belli ve net de onlarınkini (özellikle sermayeye ve güce hükmedenlerin) merak ediyorsanız ben söyleyeyim: “Olsa da olur, olmasa da; olacaksa da elimize ayağımıza dolaşmasın, sömürü düzenimize laf etmesin, kazancımıza gölge etmesin yeter!”
“Din ne kadar bozulmuşsa acı ve yokluk, sömürü ve zulüm o denli büyük olmuştur.”
Allah'a ibadet etmek, güzellik, iyilik ve hakikat (ki bunlar sanat, ahlak ve bilim olarak tezahür etmişlerdir) gibi fitri bir eğilimdir. Başka bir ifadeyle, insan ruhunun dördünců boyutudur... Bu özellik, tarihe girdiği, tarihteki çeşitli sosyal dönüşüm aşamalarından geçtiği, ekonomik, sosyal ve siyasal düzenlerin kendilerine özgü iskeletlerinde yer aldığı ve sınifa, ırka, soya ve hanedana dayalı kayırma, torpil, özel muamele, aldatma, tecavüz, uyuşturma, istibdat ve sömürü esasına da- yalı olan özel sınıfsal, ırksal ve kültürel bağların esaretine düştüğü zaman, egemen ruh ve görüşle karışıyor; egemen güçlerin maslahat ve menfaatleriyle uyumlu oluyor; mevcut statükonun izah edicisi ve egemen düzenin sağlamlaştırıcısı oluyor. Dolayısıyla öyle bir din olarak şekil alıyor ki bu din hem üst yapı, hem de alt yapıdır. Hem üründür hem de yapıcıdır... Genel inanç ve düşünce olunca da egemen sınıfın yararına yapıcı bir rol oynuyor
İftar çadırları..
Bir zamandır özellikle büyük şehirlerde kurulmakta olan iftar çadırları, birçok kimsenin iftar etmesine imkân sağladığı için yerinde ve doğru bir faaliyet olsa gerektir. Ancak burada hazırlanan menülerin sağlıklı olduğunu düşünmek güç. Petrokimya kaplarda sunulan sıcak yemekler, yiyenlere ne denli şifa olur acaba? Yiyeceklerin içerisindeki yağlar
Sayfa 109
569 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.