Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gaye Akgül

"Anne" dedim. "Sen iyimserle kötümserin hikayesini biliyor musun?" "Hayır" dedi. "Kötümser, 'İşler daha kötü olamaz' diye feryat ederken, iyimser, 'Olabilir, daha kötü de olabilir' dermiş. Söyle bakalım. Sen iyimser misin, kötümser mi?"
Reklam
Diyorum ki, savaş kararı alacak olan liderin, mesela George Bush´un, bu kararı almak için bir çocuğu elleriyle öldürmesi şartı konsa. Nasıl olsa binlerce çocuğun idam kararını imzalıyor, bunu yapmak için tek bir çocuğun canını alması gerekse. İyi olmaz mı? Çünkü kendileri sıcak ofislerinde bir imza atıyor, bir damla kan bile görmeden yaşıyorlar. Ama bombardımanlarda yüz binlerce kadın ve çocuk ölüyor. Başkanın suçu yok, emir kulu pilotun suçu yok, o zaman suç kimde abi? Bu insanları basılan bir düğme mi öldürüyor?
Uçakların icadı Zweig'in neslini çok heyecanlandırmış, dünyada savaşların sonunun geldiğine inandırmıştı, Uçaklar havadan uçtuğuna göre sınır falan tanımazdı ki. Dolayısıyla sınırlar yok olacak, barış gelecekti. Ama o nesil bir kaç yıl sonra uçakların gökten bomba yağdırarak Avrupa'yı yıktığını görmenin şokunu yaşamıştı. Entellektüel iyimserliğe karşı, politik gerçek.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Böyle örtük öfkeler aslında daha tehlikeliydi. Çok genç yaşta bile öğrenebiliyordu insan bunu. Kendini açıkça belli eden bir öfke, genellikle geçici bir sorun oluştururdu. Ama karşındaki insanda öfkenin üstü örtülmüşse, böyle bir şey hissetmişsen, dikkatli olmalıydın. Bastırılan öfke, daha sonrası için tehlike yaratabilirdi.
Doğa onları türün devam etmesi için kandırmaya uğraşıyor. Aşk denilen şey, çocuk yapmakla sonuçlanması gereken bir kandırmaca mı gerçekten?
Reklam
Alyoşa
Onda öyle bir şeyler vardı ki sanki, insanları yargılamak istemediğini yargıç olmadığını ve hiçbir zaman da yargılamayacağını söylüyordu. Sıklıkla üzgün olmasına karşın kimseyi yargılamıyor, her şeyi olduğu gibi kabul ediyordu.
Söz konusu hastalığın nedenleri, herhangi bir tıbbi yardım olmadan yapılan, uygunsuz koşullarda gerçekleşen zor doğumlardan hemen sonra ağır işlerde çalışmak, dayakların verdiği bedensel ve tinsel acıdır.
Halk arasında suskun ve sonsuz sabırlı bir acı vardır: içine dönük sessiz bir acıdır, konuşmaz. Ama bir de patlayan türden bir acı vardır: birden gözyaşların dökülür ve sonra da ağıta dönüşür. Özellikle kadınların acısı böyledir. Yine de bu, sessiz acıdan daha hafif değildir. Ağıt insanın yüreğini daha da çok yaralayıp parçalayarak avutuyor. Bu tür bir acı, avutunu da aramaz; bir türlü dinmek bilmeyen bir duygu ile beslenir. Ağıt da, durmaksızın yarayı deşme gereksinimidir yalnızca.
"Bir yere gittiğimde oradaki herkesten daha aşağı olduğumu ve herkesin beni bir soytarı gibi gördüğün sanıyorum ve kendi kendime diyorum ki durun da gerçekten bir soytarı gibi davranayım; çünkü hepiniz benden daha aptal ve daha aşağılıksınız."
Zenginler fakirlerin kötü tahlilinden yüksek sesle şikayet etmelerini hiç sevmezler. Bu onlara arsız, rahatsız edici bir iş görünür. Fakirlik elbette ki rahatsız edicidir. Yoksa fakir fukaranın aç karnına inlemeleri onların uykularını mı kaçırıyor dersiniz?
Reklam
Fakat peynir ekmek yer gibi bir öksüzü aşağılayan bu adamları insan mı diyeceğiz? Ben bunların sadece insan adı taşıyan sokak süprüntüleri olduklarına inanıyorum.
Geçmişi böyle bütün canlılığıyla hatırlayınca bugünlerim büsbütün sönük, karanlık görünüyor.
Onlar, düşmanlarım; suratımda bile bir uyumsuzluk buluyor, beni küçümsüyorlardı. Sonunda ben de kendimi aşağılık görmeye başladım. Aptal olduğumu söylediler, aptallığıma inandım. Fakat sizin gelişinizle karanlık hayatım, ruhum, kalbim aydınlığa boğuldu.
İnsan, kedere, acıya katlanarak gene alıştığı yeri tercih ediyor.
Tanrım, ne güzel bir andı o! Bütün bir insan yaşamı için de olsa, az mıydı?
57 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.