Hüvelbaki diyerek el pençe divan duruyor,
Lâhid lâhid, servi servi, nöbet bekliyoruz.
Sık dokuyup, ince eliyoruz.
Şaka bertaraf
Ömürlerimizi birbirine ekleyip sana doğru geliyoruz.
Yıldızların, çivilediğin yerdeler,
Bulutların, eksik olmasınlar,
Hep ayni minval üzere, senden gelip sana giderler.
Güneşin böler günlerimizi
Bir portakal gibi ortasından ikiye
Yarısını kulların yer, yarısını geceler.
Aç gözünü
Bu gelene sevda derler!
Hani şu yüzyılların ardından
Kopup gelen su.
Cennetle cehennemin
Birbirlerine değdikleri yerden
Durup dururken fışkıran
Zincir kıran su!