Ne yazık ki insanların çoğu yaşamlarının değerini ancak sona yaklaşırken anlarlar. Her zaman mutsuzdurlar. Refah peşinde koşar, doymak bilmezler. Ceplerini şişirdikden sonra da başkaları yaşamdan daha çok şey koparmayı başardı diye sızlanırlar. Gerçek değerleri göremezler. Yaşanan her bir gün armağandır ancak bunu fark ede bilenler sayılıdır.
Yüzüme zoraki bir gülümseme yerleştirdim. Sessizlikte, tahtımda bir başıma oturarak sabırla, tatmin ve zafer hissinin içime dolmasını bekledim. Bekledim, bekledim, bekledim.
Ama o his bir türlü gelmedi.
Seneler boyunca, aslında ihtiyaç duymadığım şeylerin- mesela aşkın, kabul görmenin- özlemini o kadar çekmiştim ki. Korkunun beraberinde getirdiği boyun eğmeden başka ihtiyaç duyduğum bir şey yoktu. Bunu öğrenmemin neden bu kadar zaman aldığını bilmiyordum.
Tutku parlak ve sıcaktır... ama karanlık bir tarafı da vardır. Korkuyla eşleşir. Sevdiklerimize zarar geleceğini düşündüğümüzde kalplerimiz dehşetle dolar. Korku olmadan aşk da olmaz. İkisi birlikde var olur.