… “Savaş milletlere ya da dinlere karşı olmaz,” dedi, “Tam aksine, halklara huzur ve adalet getirmek için olur. Sultanın hedefindekiler hem kendi halkına hem de kendilerininkilere zulüm eden liderler, yönetimlerdir. Nihayetinde eskisinin yerine geçen imparator yine aynı halka hükmetmeyecek midir?”
Ama yaşadıklarımı düşününce artık kendi çevreme de yabancı olduğuma dair inancım artıyor.
Artık daha iyi anlıyorum, aidiyet toprakta değil, insanın içinde. Değişen; topraklar, renkler ve binalar değil, insanın kendisi.
Politik sebeplerle insanın dininden taviz vermesi kabul edilebilir bir şey değildi! İnsanlar inançlarında bütün etkilerden bağımsız, samimi olmalıydılar.
“Sistem bir şekildir, maddedir, önemli olan onu dolduran ruhtur, manadır, anlayıştır. Aristokrasi oligarşiye, demokrasi demagojiye, krallık zorbalığa rahatlıkla dönüşebilir.”
“Hekim, İskender’e dünyada şu üç şeyi uygularsa ölümden başka hiçbir hastalığın kendisine yaklaşamayacağını söylemiş. Az uyuyacak, az yiyecek ve güneş doğmadan kalkacak.”
“Aynı efendimizin (sav) yaptığı gibi mi?”
“Evet. Şeyhim bu yüzden her zaman, insan güneşi üzerine doğurmamalı, der…”