ihtiyaçtan satılık denilince ''dur satma al ihtiyacını gider'' demek yerine, yok pahasına alıp ''Abi! adam sıkışmıştı bastırıp bedavaya aldım'' diye hava atılıldığı yerde, bu konuşma hiç yadırganmıyorsa; hatta ''vay be helal olsun'' diye onaylanıyorsa virüs çoktan bedene girmiş ve çürüme başlamıştır.
Bir yanım yorgun sanki yüz yıllık bir kadın
Bir yanım deli dolu küçük bir kız çocuğu, İkisi arasında zorlanıyorum yaşamaya. Birine sus diyorum diğerine dur. Ne yorgun kadın susuyor, Ne yaramaz kız çocuğu duruyor. Hayat kimsenin ne istediğini sormuyor.
Sadece akıp duruyor.
Uzun zamandır okurken gururlandığım, gözlerimi dolduran, duygudan duyguya sürükleyen, hele böyle merakımı arttıran, bitirdikten sonra da uzun uzun araştırmalar yaptıran böyle bir kitap okumamıştım. Zaten Nevşehir'i ayrı severim, kitapta da masal şehir olarak bahsedilmiş, bence fazlasıyla haklı. Belki o da bende bir bağ kurdurmuştur bilmiyorum
Kanatlarıma yağan karı silkelemeye çalışan bir pervâneyim
Yorgunum, durgunum, vurgunum ama hamd olsun imitvarım
O'dur, varlığımı var kılan, benim için hayr olanı şer olanı bilen
O'dur, düştüğümde yaralarımı saran; derdimi, kederimi bilen, merhameti ile muamele eden
O'dur, mütebessim kılan, emeğimin karşılığını veren, her daim rahmeti ile muamele eden
O'dur, özümü gören, sessizliğimi duyan, karanlığıma ay ile yıldızı konduran
Karınca değilsem de ebabil değilsem de Hak için kanat çırpan pervaneyim
Bir nûr çevresinde kanat çırpıp duran, hâr içre bahar düşleyenim
Âcizim
Çaresizim
Kimsesizim
Yokluğumu, yoksulluğumu, yoksunluğumu bilene pervâneyim.
Aslında Yusuf Hayaloğlu'nu, dinlediğim türkülerin birçoğunun üzerine döktüğü mânâ küllerinden tanırdım. Bestelenen türkülerinin kimilerini severek dinlerdim de anlamlarına kafa yorunca iç çekerdim...
Şiir kitabına rastlayınca alıp okumak istedim. Sokak jargonumuzda yer edinen o kelimeleri şiir içinde sanatla harmanlaması... Bakıldığı zaman kolay gibi görünse de sokağın tadını sanatın cilvesinden tadınca anlaşılıyor işin müşkilatı. Sokak ağzını bu kadar mı yakıştırır şiirin libasına bir şair...
Ama; işte o ama'lar yok mu! Fakat ne yapalım; üzerinde durmak gerek. Keşke “çirkin kral”ı necasetinde bırakıp da heybesini alıp gitseydi; şiirlerinde övgü mermilerini duvara ateşleseydi!.. Yahut Ahmedo'sunu da ıraklarda barınan sergüzeştinde bırakıp şiirlerine tozunu değdirmeseydi...
Sen daha dur!! Bu başlangıç. Daha neler gelecek sen ve senin gibilerin başına. Hepinizle uğraşacağım, ömrümün sonuna kadar. O gevrek gevrek gülüşlerinizin noktası olacağım ben. İntikamın aynası olacağım. Pupa artık aranızda! Pupa doğdu. Kelebek oldu Pupa! Hepinizin kaderine konacak! Şimdi arkanı dön! Sürprizim var sana, dön!
Muazzam güzellikte