Karnı doyurulmayı bekleyenler olarak bugün toprağa muhtaçken gökyüzüne salya akıtıp kendi gururumuz edinmeye çalıştığımız şey bana evvel zamanda birşeyler hatırlatıyor:
"İktidara sahip olanlar gaflet ve delalet hatta hıyanet içerisinde bulunabilirler!
Hatta bu iktidar sahipleri;
Şahsi menfaatlerini siyasi emelleriyle tevhid edebilirler!"
tek partili krallıkta, demokrasinin yerinde yeller eserken muhalefet arayışı içerisinde
Gençliğe hitap ederken sarfedilen cümlelerde, birinci vazife bildiğimiz muhafaza ve müdafaa kendi topraklarımızda dil, din ve kültürümüz adına gerçekleştirilmek istendiği zaman yine bunu diyenler tarafından önü kesildi!
Bahsettiğiniz menfaatçi, siyasi emelleri peşinde koşan şimdi kim oluyor o hâlde?
Bunu istikbali göklere atfeden aynı insan söyledi..
Daha ayağı yere basamamış bir rejimdeyken kundaktaki bebeğine emeklemeden koş demekti bu!
"Türk değilsen ol! Dilini öldür! dinini öldür! sırtını doğuya verip başka kültürler satın al! Ama gökyüzüne bakmayı unutma gençlik" dendi! Bastığın yeri bilmeden başını kaldırsan ne yazar!
O gökyüzü bugün ayaklar altında
Bugün gözlerin yukarıda aradığı istikbal yüreklerin çukurunda doğmayı bekliyor henüz..
Kim bilir, belki yarın belki yarından da yakın ama yüz yıl öncesinde olmadı yoldaş o muhakkak! Ne âlâ
"Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın…
Kim bilir, belki yarın… belki yarından da yakın."
Her insan bir dünya ve kendinin de astronotu..
İnsanlık gökyüzündeki başka dünyaları anlamaya çalışmadan önce belkide kendini anlamalıydı bu zamana kadar..ne acınası!..
İnsanların havada uçtuğu ama yerlerde öldürdüğü zaman geldim
Bunu bana öğretmediniz!
Kardeşim İbrahim putları nasıl yere sereceğimi öğretmişti
Ben de gün geçmez ki birine patlatmayayım!