2002 ocak ayında Devletin Birliği konuşmasında Amerikan halkını Irak'taki savaşa hazırlarken, Bush Iran ve Irak arasında bir Şer Ekseni olduğu suçlamasını yapmıştı (buna Kuzey Kore de dahildi). O zaman İran'daki ayetullahlardan ve Irak'taki Saddam Hüseyin'den daha kötü düşman yoktu.
Çocuk yetişkin adama 'Onlar kahraman mı?' diye soruyor yetişkin 'hayır' diyordu. Çocuk 'Peki düşman mı?' diye soruyor, yetişkin yine 'hayır' diye cevap veriyordu. Bu sefer çocuk 'Peki kim bunlar?' diye sorunca, yetişkin adam 'geçmiş' demişti.
Mağrip bölgesi tarikatı olan Ticânîliğin Osmanlı devrinde Anadolu'da faaliyeti yoktur. Tekkelere, tasavvufa ve hatta İslâm'a düşman olan İsmet İnönü, adamı Kemal Pilavoğlu'na Türkiye'de bu tarikatın adıyla bir tekke kurdurur. 1950 seçimlerinde CHP'nin Ankara Milletvekili adayı olan Kemal Pilavoğlu bu sözde tarikatın sözde şeyhidir ve müritlerini Mustafa Kemal'in heykellerine saldırtır.
Sıkıyönetim komutanlığı'nın 1972 tarihli raporunda bu hususta şu cümleler yazılıdır: "Liderleri Kemal Pilavoğlu, Abdurrahman Babür olan Ticânîlik, MAH tarafından kurulmuş istihbarat alınan bir tarikattır." Kurulma tarihi 1940'ların başı. Yani İnönü'nün "tek adamlık" rejiminin ilk yılları...
Heykellere saldırtmanın gerisinde yatan sözde sebep, din. Ancak asıl amaç; rejimi sağlama almak ve rejim muhaliflerini kışkırtarak afişe etmek ve sonra da icabına bakmak.
“İşte ben de şeytanı düşman saydığım için bütün savaşımı şimdiye kadar şeytana karşı yapıyordum. Ama memleketi saran şeytandan da daha kötü bir şey var…”
Dost görünenin nasıl düşman olabileceğini, iyi biriymiş gibi davrananın aslında dünyanın en kötü kişisine dönüşebileceğini, bilge zannettiğin o kutsal kişilerin sadece kendi çıkarı peşinde koşabileceği, sana sadık gibi duranların bir gün en büyük ihaneti yapabileceğini öğreneceksin.
Geceler boyunca hangi kâbuslarla haşır neşir olduk ki güneşe düşman olarak kalkıyoruz? Her şeyle hesabımızı kapatmak için kendimizi mi tasfiye etmemiz gerekiyor? Zamanla kurduğumuz yakınlığı hangi suç ortaklığı, hangi bağlar sürdürüyor? Hayat, kendisini yadsıyan kuvvetler olmasa dayanılmaz olurdu. Muhtemel bir çıkış, bir kaçış fikri bulunur elimizde; kendimizi kolaylıkla
yok edebilir ve, sayıklamanın doruğunda bu evreni balgam gibi tükürebiliriz.
... Ya da dua eder ve başka sabahları bekleriz.
Esasen liselerin birbiri ardı sıra yabancı dilde öğretim yapan lise adı altında yabancı milletlerin kültürüne teslim edilmesi,
düşman silahı ile değil, içimizdeki yıkıcı irade ile millet ruhuna karşı kazanılmış zaferdir.
"Kök saldığımız topraklardan kopartıldık," dedi Yueh "Bu yüzden tedirginiz."
"Ve kökünden sökülmüş bir bitkiyi öldürmek ne kadar da kolaydır. Özellikle onu düşman toprağına bırakırsan."
Bir gül əkdim, açılmamış dərdilər.
Zəhmətimdən mənə bir tikan qaldı.
Əmək çəkdim, gün keçirdim, gül əkdim,
Əməyimdən solğun bir fidan qaldı!
Nə yazım yaz, nə də günüm gün oldu,
Könlümün çiçəyi açmadan soldu.
Qanadımı bir uğursuz əl yoldu.
Yerində bir damla quru qan qaldı.
Söylədiyim boş söz, tökdüyüm qan-yaş,
Haqqıma, - kim isən - ǝl vurma, yavaş.
Yavaş ki, dərdimə ağlayan qardaş,
Yerində, arxamda bır düşman qaldı.
Yaralandım, sarmadılar yaramı,
Yas gününə döndərdilər bayramı.
Əlimdən aldılar son bir çaramı,
Əsəri ruhumda bir fəğan qaldı!