Zülmü alkışlamayan zalimi asla sevmemiş, gelenin keyfi için geçmişe kalkıp da sövmemiş… Çocukluğumdan kalma bir anıdır bu ezgi aklıma kazınmış yıllardır silinmemiş. Şimdi tam da şu dönemde düşman çoğalmış dost görünen eksilmemiş. Yerle gök arasında bir mahkeme kurulmuş kimsenin günahı kimseden hafif gelmemiş. Devletler kurulmuş, hükümetler yıkılmış ama hakikatin ışığı sönmemiş. Ay da yıldız da parlak ikisi de karanlıkta doğmuş fakat sadece aya değer biçilememiş. Yanılgı yanılgı büyüyen arz, talep karşısında bir köşeye sinmiş. Bu ne meçhul bir tarla süreni başka toplayanı başka… ikisinin de ektikleri biçtikleri hakkında akıllarına bir şüphe düşmemiş. Şu insanlar ne bela, hırsının peşinden koşmuş da neyseki yetişememiş. Makam mevkiye yetişeceğim diye onurunu çiğnemiş. Ne için yaşar insan, neyle yaşar. Başladık yine hayıflanmaya, mırıldanmaya ama insan ancak inancıyla yaşar vatanı milleti için can verebilirmiş. Bu acele nedir bilmem ben. İnsan insan dedikleri bir et, bir yığın kemikten ibaretmiş. Ruhun şaad olsun dedikleri bu dünyadan değil insanın ahretliğiymiş. Yorulduk tabi düşünmekten azmetmekten mücadeleden ama insan birtek ölünce dinlenirmiş…