Hasedin tipik nesnesi genellikle değiştirilemeyecek olan, insana ait bir yan, örneğin doğumdan gelen haklar, dış görünüş, meziyet, yetenek ve becerilerdir. Bu hasedi umutsuz kılan taraftır.
Gerçekten de aşk sadece güzel ve muhteşem olan tek bir kişinin bize kendini açması değildir. Filozofların ve düzinelerce aşk şarkısının fazlasıyla açık kıldığı gibi, "senin yaşadığın sokaktan" kozmosun uzak mesafelerine dünya bir bütün olarak kendini açar."
duyguculuğun daha az kaba savunucusu Charles L. Stevenson'du. O da etiğin bir "tutum" meselesinden başka bir şey olmadığını ve duygular gibi tutumların da dünya hakkında değil sadece özneler hakkında bir şeyler anlattığını düşünüyordu. Böylelikle de ''bu iyidir" demenin "bunu onaylıyorum ve şöyle yapmak istiyorum" anlamına geldiğini söylüyordu.
Sayfa 205 - "Etiğin duygu ifadelerini içerdiği gerçeği etiğin önemini azaltmaz, daha ziyade duyguların önemini artırır."Kitabı yarım bıraktı
Kıskançlıkta ön planda olan (hasette olduğu gibi) şeyin kendisi değil, daha ziyade o hakkın/iddianın kendisidir. Dolayısıyla istenmeyen bir şey hakkındaki kıskançlığa dair bilindik fenomen sadece yetkinin ya da statünün korunması içindir.
Vicdan azabı pişmanlığa ve mahcubiyete benzemeksizin hata ve sorumlulukla
tıka basa dolu değildir sadece; suçluluk duymaya benzer şekilde kendini cezalandırmanın bir biçimidir de. Ahlaki olarak çok külfetli bir duygudur.
Duygularımızı nasıl tanıyacağımızı, onlarla nasıl başa çıkacağımızı, onları nasıl kullanacağımızı ve bunların pek çoğumuzun tesadüfen, düşünmeden ve yetersiz bir şekilde edindiği bir dizi beceri olduğunu öğrenmek zorundayız.
Ortak dilimiz oldukça doğal bir şekilde paylaşılan deneyimlere, dünyadaki nesne ve durumlara göre düzenlenmişken, "içsel deneyim" dilimiz kuşkusuz düpedüz ham ve gelişmemiş.
Bitimine 70 sayfa kala kitabı okumayı bırakmam harika. Zamanım çok da boşa gitmedi ama okurken çok keyif de almadım. O kadar sayfayı nasıl okudum bilmiyorum, şaşkınım.