Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
KALBİN BİLGELİĞİNİ KEŞFETMEK Kalbin, aklın bilmediği kendi aklı vardır. PASCAL
filozof Nietzsche bize en yakın olan şeyler hakkında çoğu zaman hiçbir ipucuna sahip olmadığımız konusunda bizi uyarmıştı.
Reklam
Duygularımızı nasıl tanıyacağımızı, onlarla nasıl başa çıkacağımızı, onları nasıl kullanacağımızı ve bunların pek çoğumuzun tesadüfen, düşünmeden ve yetersiz bir şekilde edindiği bir dizi beceri olduğunu öğrenmek zorundayız.
Ortak dilimiz oldukça doğal bir şekilde paylaşılan deneyimlere, dünyadaki nesne ve durumlara göre düzenlenmişken, "içsel deneyim" dilimiz kuşkusuz düpedüz ham ve gelişmemiş.
5/10 puan verdi
Bitimine 70 sayfa kala kitabı okumayı bırakmam harika. Zamanım çok da boşa gitmedi ama okurken çok keyif de almadım. O kadar sayfayı nasıl okudum bilmiyorum, şaşkınım.
Duygulara Sadakat
Duygulara SadakatRobert C. Solomon · Nika Yayınevi · 201628 okunma
Duygularımızın içinde ve duygular vasıtasıyla yaşıyoruz. Yaşamlarımız sadece öfke, korku, aşk, keder, şükran, mutluluk, utanç, mizah, suçluluk, mahçubiyet, haset ve hınç epizotlarını içermez. Onlar tarafından tanımlanır da... Saydıklarımın çoğunun olumsuz olduğu anlayışımızdaki sorun, duygular olumsuz değilken bile onların olumsuz olduğunu düşünmemizdir.
Reklam
Haset, hiçbir meziyet, o hakkın verilmesi için hiçbir akli sebep ve onu elde etmek için hiçbir umut olmaksızın talepkardır. .... haset eden kimse kendine olan özsaygısının ciddi şekilde azalmasını deneyimler ve zaten hasedin kendi kendini yenilgiye uğratan (self-defeating) bir duygu olmasının da nedeni budur.
kötülük, insanları incitmek ve onları daha mutsuz kılmak için dolaplar çevirmeye, planlar yapmaya gereksinim duymaz. Eylemlerinin zararlı ve hatta feci sonuçlarını görmeye karşı bir isteksizlikten veya aldırmazlıktan, bencilce kayıtsızlıktan daha fazlasını gerektirmez.
sorumluğu üstlenmek sorumlu olmaktan ayrı tutulmalı. Kişinin sorumlu olduğunun hiçbir şekilde gösterilemeyeceği bir durumda kişi sorumluluğu üstlenebilir.
Korku der, Sartre, çok belli bir tehlikenin tanınmasıdır; örneğin kişinin üzerinde yürümeye çalıştığı çıkıntılı bir yükseklikten düşme korkusu. Tam tersine anksiyete, kişinin kendi özgürlüğünden, yani kişinin kendi yapabileceklerinden; kişinin kendi iradesiyle o çıkıntıdan ölçüsüzce atlamaktan korkmasıdır. Burada çarpıcı bir farklılık var; ancak bu duygu durumu ile duygu arasındaki farklılık değil. Bu, dünyadaki tehlikelere dönük korku (kişinin kendi zayıf denge duygusunu ya da izlediği yola güvensizliğini kapsayan) ile kişinin kendi seçimlerine yöneltilmiş anksiyetesi arasındaki farklılık. İnsanın seçimlerinin önemi ve yayılımı üzerine geniş vurgu yapan Sartre varoluşçuluğunda ağırlıklı rol oynayan bir ayrım bu.
25 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.