Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ayşe yıldız

Ayşe yıldız tekrar paylaştı.
Mülk gibi söz de, ne senin, ne benim. Cümle gibi aşk da, ne senin, ne benim. Söz de, aşk da, Ne senin, ne benim. Bir yaz sabahına doğan ve su değdiğinde kokusunu salan kırmızı sardunya, Ağustos göklerinde başımın üstünden geçen bulut, mayıs gülü, Işıklı nisan yağmuru, Ne kadar Allah'tansa; Mülk gibi söz de ve aşk da O'ndan. 'Sen' tahtına yazıcı kimi oturtsa da; Beşeri bir sevgili ya da cismani bir aşk gibi görünen, Hiçbir yol O'ndan özgeye çıkmıyor aslında, Gönül tahtına O'ndan özge sultan olmuyor. Değil mi ki her şey O'ndan; Gidecek yer yok O'ndan başka, Gelinen yer yok O'ndan başka
Reklam
172 syf.
·
Puan vermedi
Yemek Dedektifleri
Yemek DedektifleriHisashi Kashiwai
8.2/10 · 27 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ayşe yıldız tekrar paylaştı.
Yolu olmayan ormanlarda mutluluk vardır. Yalnız yürünen deniz kıyısında sevinç. Topluluklar vardır kimsenin zorla girmediği derin denizlerde ve sesinde de müzik.
Sayfa 59 - ÇınarKitabı okudu
Ayşe yıldız
@ebedigezgin·Bir kitabı okumaya başladı
Puslu Kıtalar Atlası
Puslu Kıtalar Atlasıİhsan Oktay Anar
8.6/10 · 48,2bin okunma
Reklam
Ayşe yıldız tekrar paylaştı.
''Rahmetli Kazuma, ''Çay töreni aslında altı duyunun saflaştırılması için yapılır. Gözler için ikebana vardır, burunlar için tütsü yakılır, kulaklarınıza kaynayan suyun sesi gelir, ağzınız çayı tadar, eller ve ayaklarınız görgülü hareketleri kavrar. Bu beş duyu saflaştırıldığında, insanın ruhu da doğal olarak arınır. Çay töreni bulanık zihinleri arıtır. Her gün yirmi dört saat, ruh halimi çay töreninde kazandığım halde tutuyorum. Asla bir eğlence olarak düşünülmemeli,'' demiş.''
Sayfa 82
O zaman, arada küçük kişisel sığınaklarımızda soluklansak da, âlemde tek çatısız, tek acısız kalmayıncaya dek elbirliğiyle harç karmadıkça, hiçbirimizin hakiki huzuru bulamayacağımızı iliklerimde hissediyorum. Doğrusu dünya nam şu sefil değirmenin böyle taşıma suyla dönebilmesine şaşıyorum. Yine de oturduğum yerden söylenmekten iyidir deyip ummanda zerre de olsa bir ucundan tutmaya çalışıyorum. Beterin beteriyle avunmak için yapmıyorum bunu fakat başkalarının derdine azıcık derman olabildiğimi görmek şahsi karanlığımı da seyreltiyor.Çünkü tutmak tutunmaktır da aym zamanda. Demek insan sırf kendi postunu kurtarmaya çalıştığında kurtulmuş sayılmıyor yangından çıkarken birini daha elinden tutup dışarı çekebiliyorsan küle dönmüyorsun ancak Yoksa yanık et kokusuna bulanmış halde, kılına zarar gelmeden yaşasan ne? Böyle düşününce belki de en başından beri esas ihtiyacım ev bulmak değil, ev olmaktı diyorum. İçimdekilere ve dışımdakilere. Belki de yine yanılıyorum. Önemi yok. Yanılıyorsam bir daha deneyebilirim. Sonra gerekirse bir daha, bir daha. Hiçbir şey dünyanın sonu değil. Dünyanın tek sonu, ondan ve içindekilerden vazgeçmek. Yani ben artık Finisterra'ya değil, yürümeye inanıyorum.
Yuvaya çeviremesem de evler kurmuştum, gerçeğ söyleyemesem de hikâyeler yazmıştım, sarılmayı beceremeşem de dostlar edinmiştim. Ömrüm boyunca kurmuş , yıkmış, sonra başka bir yerde yeniden yapmış, nereye gidersem gi_ deyim ayakta kalmış, o inatçı ayaklarla bir ülkeden öbürüne yürümeyi bile başarmıştım. Bu da bendim işte. Yapamayan kadar yapmayı bilen de…
Çok mu taş var cebinde?” Kız cevap vermedi. "İyi yapıyorsun. At, hepsini at. Onlarla yürümek zor. insan aksıyor. Bir bacağı yokmuş gibi aksıyor. Bazı yükler büyütüyor, bazıları sakat bırakıyor. Ama biliyor musun, bacaklar hep orda. Kesilseler de orda. Hayat gösterecek sana.” Düşmüş de kalkamamış gibi yüzünü buruşturdu kız. "Canın mı
Bize içimize dikkatle bakmayı öğütleyenler orada kaybolmamayı da öğretseydi ya. Bazı şeylerin üstüne derin derin düşünerek, bazılarınınsa ancak içine gömülmekten vazgeçerek çözülebileceğini
Reklam
soruların karşılığı çoğu zaman sözcüklerde değil, beklenmedik hislerin gölgelerinde gizliydi
Hayatta her şeyin öyle çok sebebi oluyor ki, didik didik edip anlamaya çalışırken insan aklını kaçırabilir. Bir de tabii yersiz manalar yükleyebilir olmadik şeylere. Önemli değil, bu da inanma pratiğinin bir parçası. İnanmak; öğrendiklerinden hayır göremeyip bilmekten vazgeçenlerin sığınağı
Yol, masallardaki büyücülere benziyordu. Önce bizi çıkrığında eğiriyor, sonra hiç tanımadığımız insanlarla aramızda boşluklu hikâyeler örüyordu
Bazen düşünüyorum da, en gevezelerimiz bile aslında ne kadar az anlatıyor. En açık sözlü olanlarımız dahi birbirleriyle ancak sislerin, perdelerin, oyunların arkasından, onların zırhına yaslanarak konuşabiliyor. Bazen kırmamak, bazen de kırılmamak için. Galiba mühim olan birine her şeyi tüm açıklığıyla söylemek ve onun hakkında her şeyi öğrenmek değil, birbirinin zaaflarını, korkularım bilip dürtmeden,yaralamadan,kanatmadan, kabullenmeyi becermek. Şu hayatta hepimizin istediği omzumuzda sıcak bir el ve kulağımızda yumuşakbir ses: "Geçecek.”
1.167 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.