“Arada bir odadaki dolapları, çekmeceleri açıyor, her biri çocukluğumun pek çok hatırasını canlandıran eşyalara dokunuyordum. Babamın ölümü, çoğunu çocukluğumdan beri çok iyi tanıdığım bu eşyaları, kayıp bir geçmişi taşıyan değerli şeylere dönüştürmüştü. Babamın ölümüyle birlikte yalnız hayatımın bu günlük eşyaları değil, en sıradan sokak manzaraları da anlamlı bir bütün oluşturan geçmiş bir dünyanın vazgeçilmez hatıralarına dönüşmüştü.”
“Ona hak ettiği kadar iyi davranamadığım için de, bak yıllar sonra hâlâ acı çekiyorum. Oğlum, bir kadına, zamanında, iş işten geçmeden iyi davranmayı bilmek lazım.”
“Artık batılların kapısına kilit vuruluyor ve dünya sevgi ekseninde yeniden kuruluyordu. Sanki İsrafil üflemişti de azametli sura, bölük bölük bir akın başlamıştı büyükten büyük nura.”
“On binlerce parlak yıldız gibi… Mekke ufuklarında ihtişamla parlayışına bakın. Henüz kıvılcım iken boğamadığınız alevler şimdi ışığıyla sizi boğmaya gelmiş!”
“Vallahi amcacığım, bu davayı terk etmem için güneşi sağ elime, ayı da sol elime verseler, ya ben bu uğurda ölmedikçe ya Allah beni galip kılmadıkça davamdan vazgeçecek değilim!”
“Gençken lüksle tanışmam kızlarımızı çok kötü etkiliyor. Mutluluğu sadece parada, lükste aramaya başlıyorlar ve genelde hepsi de sonra çok mutsuz oluyor. Lüks uğruna kendilerinden yaşça çok büyük ve genellikle mutlu evli erkeklerle birliktelik yaşıyor, çoğu sonunda terk ediliyor. Lüks yaşamanın zamanla tiryakisi oluyor, mutlaka yine ilk yaşadıkları ilişkiye benzer bir başka ilişkinin peşine düşüyorlar. Hayatla yaptıkları tek mücadele o adamları ellerinde tutmak haline gelen bu gençler lüks içinde nasıl mutsuz olunur, bunun örneğini veriyolar bize.”