Biz insanlar da diğer ümmetler gibi bir ümmetiz, ama bizi ötekilerden ayıran bir özellik bizim onlardan üstün olmamızı sağladığı gibi, onlardan aşağı olmamıza da sebep olabilir.
Lakin ben neredeyim? Zamanın neresinde? Hangi sarmaşıklar sarıp sarmaladı beni? Böcek sesleri dediğin, gecenin geç vakitlerinde kitapları yiyip duran kitap kurtları mı? Ben miyim?
Allah âlemi sevgiyle yarattı; bu yüzden âlemi dolduran çokluğu aşk üretir. Allah, yaratıkları sevmeye asla son vermez; dolayısıyla onları yaratmayı asla sona erdirmez. Her şey aşkla karılmış ve aşka karışmıştır; çünkü onları Allah’ın sevgi sıfatı varlığa getirir ve tüm eylem ve etkinliklerini o harekete geçirir.
Aşkı kitaplardan öğrenemezsin, satırlara sığmayacak kadar bal kahrıdır o. Aşkın kendisi başlı başına ucu bucağı gözükmeyen yoldur. Yola girenin geri dönüş hakkı yoktur. Yolun çukurundan, çamurundan şikâyet etme. Aşk çamuru nurlaştırandır.
Unutma! Sen ruh denen nurun ile çamur denen bedenle buluşmasından doğdun.
Mihribân; sevgiye dönüşen, sevgi soluyan demektir.
Kimsenin yari Mihribân değil, bu çağ Mihribânsızdır.
Mihribân yoksuludur gecelerimiz, yani güneşsiz.
Sevgi Mihribânsızlaşınca insanlar hazzı, eğlenceyi, vakit geçirmeyi ve şehveti "aşk" sanıyorlar.
Arza hacet yok halim sana ayândır.
Dile gerek yok, sessizliğim sana beyândır.
Söze lüzum yok, susuşum sana kelamdır.
Kelâma ihtiyaç yok, aşk sana figândır.
Aşkın özü gam ve özlemdir. Âdem’in içinde özlem vardı. Kendi özlemiyle alıp veriyordu. İnsanlar ne zaman bir şeye erişirse, özlemle erişirler. Değilse, herhangi bir şeye fıtratlarında bulunan şeyle asla
erişemezler...
Ey karanlıkların gölgesinde tutsak edilmiş insan,
Kalbinin içinde seni bekleyen ışığın farkına var artık.
O ışık Cennet’te emanet edildi sana
O emanetle indirildin dünyaya
Ateşler içinde bir nurla
Beden çarmıhına gerildin sonra
Kalbinde açan bir gülle.”