(29.Baskı) Mustafa Kutlu'nun bu eseri "Şark hikâyesi"nin tasavvufî ve biçimsel özellikleri üzerine kurulmuş bir kitaptır. Kitapta yer alan hikâyeler tek başlarına müstakil bir hikâye olmaları yanında aynı zamanda bir bütünün parçalarıdır. Kitabın bütünü bir şeyhin dramını yansıtmaktadır. Şeyhin dergâhında ve etrafında toplumun hemen her kesiminden tipler yer alır. Bir gazeteci, bir ilim adamı, bir siyasetçi, vb. Bu tiplerin tekke ile olan bağlantıları aynı zamanda kendi şahsî dramlarını da ortaya koyar. Sır kitabı Kutlu'nun öteden beri işlemekte olduğu Türkiye'de toplumsal değişme serüveninin bilhassa seksen sonrasındaki görünümüne ışık tutmakta, eleştiriler getirmektedir. Kitaptaki hikâyeler: Sır, Tarihin Çöp Sepeti, Politik-vizyon, Her Ne Var Âlemde, Aramakla Bulunmaz, Mürit, Satılık Huzur, Cüz Gülü.
92 sayfa · İlk Yayın Tarihi: 1990
Reklam

Yorumlar ve İncelemeler

90 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
12 saatte okudu
Mustafa Kutlu'nun güzide hikayelerinden oluşan hacmi küçük ama tesiri büyük kitaplarından biri. Biraz tasavvufi hikayelerin ağırlıkta olduğu esasen birbirinden farklı ancak özde bir olan hikayeler mevcut. Üslubu da zaten hani yağ gibi kaysın derler ya aynen öyledir. Kitabın nasıl bittiğini anlamazsınız.Sır kitabı Kutlu'nun öteden beri işlemekte olduğu Türkiye'de toplumsal değişme serüveninin bilhassa seksen sonrasındaki görünümüne ışık tutmakta, eleştiriler getirmektedir.Farklı gibi görünen hikayelerin bir noktada birlesmesi. Ölüp gitsede de insan; sürekli bakmalı aynadan kendine. Keyifli okumalar...
Sır
SırMustafa Kutlu · Dergâh Yayınları · 20119,5bin okunma
Sır - Mustafa KUTLU
92 syf.
8/10 puan verdi
·
20 saatte okudu
Sır Mustafa Kutlu'nun hikayelerinden oluşan, ilk baskısını 1990 yılında yapmış bir eser. Daha dün, geçtiğimiz ay basılan bir kitabını okumuştum yazarın. Bu 21 yıllık süreçte dil ve üslubunun değişimini de görmüş oldum. Sekiz hikaye yer alıyor eserde. Bu sekiz hikaye için birbirinden bağımsız desem mi demesem mi bilemedim. Tam bağ kurmaya kalktığımda bambaşka bir hikayede buldum kendimi, tam bambaşka bir hikayedeyim derken bağlantıya denk geldim. Tasavvuf hikayelerde varlığını hissettiriyor. Bununla birlikte, dönemin eleştirisi, değişen insanlarla birlikte değişen kurum ve kuruluşlar, değişen siyaset ve hatta değişen dile eleştiri kendini gösteriyor hikayelerde. Neden bilmem bazı bölümlerde yıllar önce okuduğum "Huzursuz Bacak" eseri geldi aklıma. "Öyle bir zaman gelecek ki, insanlar kazançlarının helal mi haram mı olduğuna bakmayacaklar artık." Kitaba adını veren ilk hikayede, içinde yer aldığı kurumun değişimini gören şeyhin sırra kadem basması yer alıyor. Sizin de yer yer içinde bulunduğunuz yerlerden çekip gidesiniz gelmiyor mu? Hem çok havalı da bir ismi var: Sırra kadem basmak. Başarılı bulduğum bir eser. Kimi yerlerde okurun zorlanabileceği eski kelimelere yer verilmiş ama onlara yabancı olmak da bizim kabahatimiz olsun. Okunmaya, okutulmaya, üstünde tartışılmaya değer.
Sır
SırMustafa Kutlu · Dergah Yayınları · 20219,5bin okunma
Spoiler içerir
92 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Sır kitabı Kutlu'nun öteden beri işlemekte olduğu, Türkiye'de toplumsal değişme serüveninin bilhassa seksen sene sonraki görünümüne ışık tutmakta, eleştiriler getirmektedir. Kitaptaki hikayelerden
Sır
SırMustafa Kutlu · Dergah Yayınları · 20219,5bin okunma
92 syf.
7/10 puan verdi
·
35 saatte okudu
Hadi gelin bu incecik kitaptaki sırrı çözelim. Kitap toplamda sekiz hikâyeden oluşuyor ve her hikâye birbirinden farklı olsa da derinliklere indiğimizde kitabın adına yani büyük sırra ulaşıyoruz. Kitabın geneline yayılacak olursak geçmişten bu güne kadar yaşanan olayların, insanlar üzerinde bıraktığı etkilerin ve değişimlerin sebep ve sonuçlarını ele alarak kim olduğumuzu sorgulatan hikâyelerden oluşuyor. Yazar bu kitabında toplumsal olayların ve toplumsal bozulmanın arttığı bu günlerde temel sebepleri gösteriyor hikâyelerinde. Tabii hikâyelerinde bu sorunlardan çıkış yolunu da gösteriyor bakmasını bilene… Kitabın adının bahsedildiği Sır hikâyesine bakacak olursak bu hikâyede şeyhi vefat eden garip bir dervişin hikâyesidir. Şeyhi vefat etmeden önce yerine rehber olarak onu bırakır. Köyünde kendi işinde gücünde olup ekmeğini kazanan derviş kendi yağında kavrulmaktadır. Derken bir gün kapısı çalınır ve imtihana tutulduğunun haberi verilir. Şeyhinin yerine geçtiğinde kafasındaki düşünce diğer güzel insanlar var iken şeyhinin neden onu seçtiğidir. Dergâha gelenler çalışma ve yaşam şartlarından uygun olmadığını düşünseler de sır bir kez ortaya çıkmıştır. Bir sabah uyandığında aynaya baktığında gördükleri sonrasında sırra kadem basmıştır. Kimse nereye gittiğini bilmez. İnsanın değerini artıran şey hakkaniyetli olması, doğrudan dönmemesi, adaletli olmasıdır. Makam, koltuk ve servet derdine düşünler bu saydıklarımızın hangisini rol bilmiştir. Günümüzü aydınlatan bu eseri okurken bu konuları sorguluyor olacaksınız. Keyifli okumalar dilerim…
Sır
SırMustafa Kutlu · Dergah Yayınları · 20219,5bin okunma
90 syf.
7/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Yine birbirinden bağımsız gibi görünen 8 hikaye var kitapta fakat hepsi bağlantılı ve ilk hikayedeki Şeyh'in, isteksiz olarak dergahın başına geçmesi ve buradaki yanlışlardan, siyasi bağlantılardan sıkılıp ortadan kaybolması ve sırra kadem basması ile başlıyor. İman dolu bir dünyanın yozlaşmasına dayanamıyor şeyh, çekip gidiyor. Herşeyi ardında bırakıp gidebilmek herkesin zaman zaman düşündüğü, istediği ama bir türlü başaramadığı, gerçekleştiremediği bir durum. Yine hikayelerden biri olan yedinci hikaye Satılık Huzur, Ya Tahammül Ya Sefer kitabındaki İlhan'ın gelecekteki yaşamıyla karşımıza çıkıyor. Kutlu'nun kitaplarında bu tarz bağlantılar vardır. Malesef bu arkadaşta diğer kitapta sisteme, yanlışlara karşı eleştirisini, duruşunu bu kitapta kendisininde bu sistemin içine girdiğini üzülerek görüyoruz. Kitap siyasi veya bireysel güç kazanmak için yozlaşanları, özünü, davasını unutanları gösteriyor bize, Kutlu bu kitabı yazdığında bu günleri görerek mi yazdı bilmiyorum ama bilmek istediğim Kutlu'da yedinci hikayedeki İlhan'ların ne kadar yanında, 20-30 yıl önce yazdıklarının ne kadar yanında. Kitaptaki gibi amacından saptırılan tekkeler, gruplar, davası olan insanlar, politikaya alet edilip, çıkar dünyaları için, siyasi rant için nasıl yozlaştığını günümüzde görmenin hüznü kaplıyor kitabı bitirdiğinizde.
Sır
SırMustafa Kutlu · Dergah Yayınları · 20219,5bin okunma
90 syf.
10/10 puan verdi
·
8 günde okudu
Yazarın kitaplarını ilk okuduğumda liseye gidiyordum. O günden bugüne çok şey değişti ve tekrar okumaya karar verdim. Yazdıkları şimdi daha etkileyici geliyor. İnsana okurken bir yandan araştırma isteği veriyor. Kısaca kitaba değinmek, gerekirse 8 hikayeden oluşuyor. Hikayeler birbiri ile bağlantılıdır. İsraf, çocuk işçi, torpil, kibir, dil meselesi, enflasyon, cahillik, alkol vb. konuları hikayelerinde işlemiş. Bu konulara farklı bir bakış açısıyla da bakabilmiş. Oldukça başarılı.
Sır
SırMustafa Kutlu · Dergah Yayınları · 20219,5bin okunma
90 syf.
10/10 puan verdi
·
5 saatte okudu
Sır..Evet vardır herkesin kendi lisanı haliyle Rabbiyle arasında olan bir sırrı..Bu öyle bir sırdır ki kimselere söylenemez, söylense anlaşılamaz, ancak hal ehline malum olan bir sır.. bu sır ciğer
Sır
SırMustafa Kutlu · Dergâh Yayınları · 20119,5bin okunma
92 syf.
9/10 puan verdi
·
34 saatte okudu
Yazar bu kitabında toplumsal olayların ve toplumsal bozulmanın arttığı bu günlerde temel sebepleri gösteriyor hikâyelerinde.Kitabın adının bahsedildiği Sır hikâyesine bakacak olursak bu hikâyede şeyhi vefat eden garip bir dervişin hikâyesidir. Sanki hepimizin içinde var olan ama bir türlü adını koyamadığımız duygular, bu hikâyede can buluyor..... .....Mevki demek koltuk demek değildir. Ahmaklar koltuk peşine düşer. Önemli olan, geçerli olmak, sözü dinlenir olmak. Herkesin bir tarzı var...
Sır
SırMustafa Kutlu · Dergah Yayınları · 20219,5bin okunma
90 syf.
·
Puan vermedi
·
21 saatte okudu
Yazarın henüz okuduğum ikinci kitabı. İlki ise "Ya Tahammül Ya Sefer" di. Daha önce köşe yazılarını okuyor ve beğeniyordum. Kitaplarında da kendine özgü anlatımını korumuş. Sır, yazarın
Sır
SırMustafa Kutlu · Dergah Yayınları · 20219,5bin okunma
Kutlu bir kalbin kıyıcığından geçerken...
92 syf.
·
Puan vermedi
*** Evvel selam sonra kelam denir bizim kadim kültürümüzde.Satırlarıma gözü değen herkesi en kalbi duygularımla selamlamalıyım ki azıcıkta olsa Mustafa Kutlu'nun SIRrına vakıf olduğumu
Sır
SırMustafa Kutlu · Dergah Yayınları · 20219,5bin okunma

Yazar Hakkında

Mustafa Kutlu
Mustafa KutluYazar · 53 kitap
Mustafa Kutlu, 6 Mart 1947’de Erzincan’un Ilıç ilçesine bağlı Kuruçay nahiyesinde doğar. Babası Nurettin Bey, annesi Sulhiye Hanım’dır. Beş kardeştirler. Üç ablası ve bir de kız kardeşi vardır. Mustafa Kutlu ‘nun ailesi ilmiye sınıfındandır. Babası Nurettin Bey rüştiye tahsillidir. Nahiye Müdürlüğü yapar. Anadolu’nun pek çok yerinde bu görevi yürütmüştür. Dedeleri de çeşitli memuriyetlerden gelmedir. Soylarına Hacıyakupoğulları denir. Ailenin bilinen bütün kökleri Erzincan’dadır. Babasının görevi sebebiyle bir yerde bir iki sene kalıp başka bir yere nakilleri gerçekleşir. Babası 1953 yılında emekli olduktan sonra Erzincan’a döner, kahvelerde arzuhalcilik yapar. Babasını 1959 yılında 12 yaşındayken kaybeder. Babası ile pek fazla içli dışlı olamaz. Nurettin Bey tam bir Osmanlı Beyefendisidir. Eski harfleri çok iyi yazar. Kutlu’nun kendisi gibi Nurettin Bey de babasını 12 yaşında kaybeder. Babanne ikisi erkek, ikisi kız olan çocuklarını kendi başına yetiştirmek zorunda kalır. Mustafa Kutlu ‘nun Annesi Sulhiye Hanım ve babannesi de tam bir Osmanlı Hanımefendisidirler. Eşlerinin yokluğunu çocuklarına hissettirmemek için ellerinden gelen gayreti gösterirler. Sulhiye Hanım’ın isminin kaynağı 1923’te ilan edilen Cumhuriyet’tir. “Sulh” olduğu için ismini Sulhiye koymuşlardır. Çocukluğunda yazları annesinin köyüne gider. Eskiden şehir ve taşra hayatı birbirinden bugünkü kadar kopuk değildir. Erzincan’da mahallelerinin hemen yakınında bir köy uzun yıllar; ahırıyla, mereğiyle, davarı, nahırıyla varlığını korur. Babasının tayin edildiği bir nahiyede ev bulamadıkları için istasyon yakınlarında bir binada kalırlar. Burası Kemah Beylerinden Sağıroğulları’nın Cebesoy İstasyonu’na yaptırdıkları bir dinlenme evidir. Kısa bir süre de karakol binasında kalmışlardır. Bu günlerin hatıralarını Kupa Maçı [Gİ] ve 5492 [AKY] isimli hikâyelerinde kullanır. Burada dumanlı trenler, istasyonlar, demiryolu çalışanları, ıssız tabiat ve hayvanlarla içli dışlı olur. Beş altı yaşlarındayken okula giden ablalarının kitaplarından okuma yazmayı öğrenir. Bu kitaplardaki şiirleri ezberler. Okula gitmeden önce ikinci üçüncü sınıf talebesi kadar bir birikime sahip olur. Babasının ölümü ile birlikte (orta ikinci sınıftadır) zor günler başlar. Annesine yardımcı olmak için birçok iş yapar. Sebze halinde arabadan karpuz indirir, kahvede garsonluk, çadırlarda puantörlük yapar. Yine bu yıllarda uğraştığı iki iş vardır. Biri resim yapmak diğeri futbol oynamak. Mahalli ligde futbol oynar. Mustafa Kutlu – Tahsili Mustafa Kutlu, İlkokulu, ortaokulu ve liseyi Erzincan’da okur. Ortaokula kadar oturdukları ev deprem sonrası yapılan prefabrik evlerdendir. Buraya elektrik gelmediğinden orta ikiye kadar petrol lambası kullanmışlardır. İlkokuldan itibaren edindiği okuma alışkanlığı, ortaokul sıralarında edebî zevke dönüşür. Edebiyat okumayı düşünür; fakat edebiyatçı olmak gibi bir tasarısı yoktur. Lisede fen kolundan mezun olur. Fen koluna giriş sebebini şöyle açıklar: “Sıra arkadaşımla mahalli bir amatör kümede, aynı takımda top koşturuyoruz. Çocuk kütüphane müdürünün oğlu ve dersleri çok iyi. Ben haytayım, derslerim o kadar iyi değil. O arkadaşım babasının yönlendirmesiyle fen bölümüne giriyor. Fen, yani zor bölüm, ki üniversitede tıp kazansın, teknik üniversiteye falan gitsin. Ben de diyorum ki, “ulan orayı yapamayız oğlum, biz top oynuyoruz, edebiyata gidelim, edebiyat kolay.” O fen koluna gidince ben de onun peşi sıra fen bölümüne gittim. Yani arkadaş kurbanı oldum.” (Murat Menteş, “Göründüğü Gibi Olan Adam”, Gerçek Hayat, 16-21 Mart 2001, s.17) Mustafa Kutlu on üç dersten bitirme imtihanına girerler. Yazılıyı vermeyeni sözlüye almamaktadırlar. Birçok öğrencinin tek dersten kalıp liseyi bıraktığı bir dönemde mezun olabilen iki öğrenciden biridir. (1963) Mustafa Kutlu , Liseyi bitirdikten sonra resme olan hevesi yüzünden Güzel Sanatlar Akademisi imtihanına girmek ister. O güne kadar Erzincan sınırlarına çıkmamış bir taşra çocuğunu Güzel Sanatların “frapan havası” iter. Böylece on yıl uğraştığı resim defterini kapatır. Buraya girmeyişinin bir başka sebebi de taştada bir kılavuzu olmayan, belli bir eğitimden geçmemiş, kendi kendini yetiştiren bir ressam adayının pek bir yere varamayacağını hesap etmesidir. Mustafa Kutlu Erzurum Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesine 1964’te kaydolur. Burada yeni ve değişik bir dünya ile karşılaşır. Orhan Okay, Kaya Bilgegil, Niyazi Akı, Selahattin Olcay gibi hocalarla tanışır. Mustafa Kutlu iki arkadaşı ile birlikte Erzurum Halkevi salonunda yağlıboya resimlerinden oluşan bir sergi açar. Burada 30-40 kadar resmi sergilenir. Üniversite üçüncü sınıfa kadar aklında yazı yazmak düşüncesi yoktur. Mustafa Kutlu bir gün Orhan Okay Hoca’nın odasında Hareket Dergisi’nin sahibi Ezel Erverdi ile karşılaşır. Bu karşılaşma hayatında bir dönüm noktası olur. Çünkü Ezel Erverdi desensiz mesensiz diye eleştirdiği Kutlu’dan desen göndermesini ister. Gönderdiği ilk desenler Hareket’in 28. sayısının kapağını süsler. Sonra bu dergide hikâyeleri de yayımlanmaya başlar. İlk hikâyesi 29 Mayıs 1968’de yayımlanan “O…”dur, hikâye ile birlikte biri kapakta olmak üzere 6-7 deseni çıkar. Üniversitenin son sınıfında Orhan Okay Hoca ile “Sait Faik’in hikâyelerinin resim ve perspektif açıdan incelenmesi” konulu tezini hazırlar. 1968’de okulu bitirir. Mustafa Kutlu – Memuriyeti 1969’da Erzincan’da görücü usulü ile, hayatımın en güzel tevafuku dediği eşi Sevgi Hanım ile evlenir. (Bu evlilikten bir erkek bir kız çocukları olmuştur. ) Evliliği ile birlikte öğretmenliğe başlar. İlk tayini Tunceli’ye çıkar. Dört yıl Tunceli Lisesi’nde çalışır. 1972 yılında İstanbul’a tayin edilir. Küçükköy Vefa Poyraz Lisesi’nde iki yıl öğretmenlik yapar. 1974 yılında çok sevdiği mesleğinden istifa ederek ayrılır. Hareket Yayınları’nı genişletmek isterler. İstifa gerekçesini şöyle açıklar: “Öğretmenliği çok seviyordum; fakat yine de dergiye ağırlık vermemiz gerektiği için istifa ettim.” (Murat Menteş, “Göründüğü Gibi Olan Adam”, Gerçek Hayat, 16-21 Mart 2001, s.17) Mustafa Kutlu – Yayın Hayatı Mustafa Kutlu, 1968 yılında İstanbul’da çıkan Fikir ve Sanatta Hareket Dergisi’nde yayımladığı hikâyelerle yayın dünyasına girdi. Adımlar (Erzurum, 1970-72), Hisar, Türk Edebiyatı, Düşünce, Yönelişler gibi dergilerde yazdı. “Üniversite yıllarında yazmaya başladım. İlk yazdığım “O” hikâyesinden itibaren bütün yazdıklarımı yayımladım. Bu işi şuurla yürüttüm. Bizim neslin bu sahada ağabey, hoca, arkadaş kabilinden mürebbisi yok sayılır. Kendimi yetiştirdim. Bu açıdan ilk hikâyelerimin yayınlanması, hatta kitap haline gelmesi hem bir şans, hem bir talihsizliktir. Okuyucunun karşısına olgun örneklerle çıkamadım, ancak zamanla kendi hikâyeme doğru yürümeye başladım. İlk iki kitabım hazırlık dönemidir.” (Yaşar Kaplan, “Mustafa Kutlu’yla Bir Söyleşi”, Aylık Dergi, Sayı 63-64-65, 1984, s:44) Hikâyeleri, desenleri ve diğer yazıları Hareket dergisinde yayımlandı. Adımlar dergisinde şiirleri de vardır. Hikâyelerini bu dönemde kitaplaştırmaya başladı. İlk hikâye kitabı “Ortadaki Adam” (1970) Hareket Yayınları tarafından basıldı. Bunu “Gönül İşi” (1974) takip eder. Bu arada iki inceleme yayımlar. Bunlar Sabahattin Ali ve Sait Faik üzerinedir. Bunların yayımlanması ona göre hem bir şans hem de bir şanssızlıktır. “Talebelik sırasında yapmış olduğum iki çalışma hemen yayımlanma şansı buldu. Bunlar erken yayının bütün acemiliklerini taşıyan kitaplardı; ama benim için büyük bir şanstı.” (Adnan Tekşen, “Mustafa Kutlu ile Mülakat”, Zaman, 16 Temmuz 1987, s. 9. Mustafa Kutlu , Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisinin (8 cilt 1976-1998) 2. ciltten itibaren yayın yönetimini üstlenir ve bu ansiklopediye geniş ölçüde madde yazar. 1974-75’ten itibaren 20 yılını verdiği bu ansiklopediyi 1973’te aldığı Smith Corona marka daktilosundan yazarak çıkarır. Ansiklopedi için şimdi profesör olan D. Mehmet Doğan ile çalışır. Fikir ve Sanatta Hareket Dergisi 1982’de kapanınca kendi tabiri ile sudan çıkmış balığa dönerler; çünkü dergi ile yaşamaya alışmışlardır. Mustafa Kutlu, 1980’lerin ortasından sonra sinemaya yönelir ve senaryolar yazmaya başlar. “TRT’de dramatik belgeseller yazdım: Divan-ı Lügati’t Türk’ün bulunuşu ile ilgili ‘Bir Kitabın Hikâyesi’; ‘Müzedeki Şiir’, Divan Edebiyatı Müzesi ile bağlantılı bir belgeseldi. Selim ileri ile beraber Pazartesi Hikâyeleri’ni hazırladık; birçoğu çekildi. Halit Refiğ’in yönettiği ‘Kurtar Beni’ ile Osman Sınav’ın çektiği ‘Kapıları Açmak’ görünür hale geldi; çünkü her ikisi de ödül aldı. TGRT’de yayınlanan Ufukta Bir Ağaç’ı yazmıştım…” (Murat Menteş, “Göründüğü Gibi Olan Adam”, Gerçek Hayat, 16-21 Mart 2001, s.17) Ömer Seyfettin’in Yalnız Efe’sini senaryolaştırır. Diyanet İşleri’nin çocuk filmleri yapması ve bu filmlerin TRT’de gösterilmesi için Turgut Özal’ın girişimi ile bir proje hazırlar. Yusufçuk diye 8 bölümlük bir dizi yazar. “İnsanlar Yaşadıkça” isimli dizisi TRT engeline takılır. Son yazdığı senaryolardan birini TRT’ye teklif etmiş, ismi Mavi Kuş olan bu senaryo şu anda sinema filmi olarak düşünülmektedir.” Mustafa Kutlu’nun Kapıları Açmak isimli senaryosunun Turizm ve Tanıtma Bakanlığı’nın açtığı yarışmada ikincilik derecesi vardır. Mustafa Kutlu, dergiciliğe uzun bir ara verdikten sonra Dergâh (1990) ile bir dönüş yapar. İlk sayısı Mart ayında yayımlanır. Dergi edebiyat-sanat dergisidir. Dergâh’ın çıkışını Sultan Ahmet’teki Derviş çay bahçesinde İsmail Kara, Mustafa Kutlu ve Ezel Erverdi kararlaştırır. Mustafa Kutlu derginin yanı sıra Kutlu, hâlen Dergâh Yayınevi’nin yönetimini de sürdürmektedir. 1986 yılından itibaren Zaman gazetesinde “Bir Demet İstanbul” başlığı altında şehir yazıları yayımlanır. Bu yazılar daha sonra Şehir Mektupları (1995) adı altında kitaplaşır. Halen Yeni Şafak’ta kültür-edebiyat yazıları yazmaya devam eden Kutlu, aynı gazetede spor yazıları yazmaktadır. 2012 yılında Osman Sınav’ın yönetmenliğinde ve Kenan İmirzalıoğlu’nun başrollüğünde “Uzun Hikâye” isimli eseri beyaz perdeye aktarılmıştır.
30 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.